Kültür, bir 18. yüzyıl kavramı. Rönesans, sanayileşme, halkların
ve yönetimlerin konumlarının değişimi... Cemil Meriç, kültürün 140
tanımı olduğunu söyler, bunların da muhayyel tasvirler olduğunu
belirtir.
21. yüzyılda değişen teknoloji, kültürel bazda önümüze bambaşka
süreçler, araçlar sürdü. Kültür formları, sunulan kalıplar değişti,
yeni sahalar ortaya çıktı. Küreselleşme, endüstrileşme “milli
kültür” üzerindeki değerleri değil piyasayı önceleyen bir yapı
çıkardı. Kültür alanları arasında geçişkenlik, iç içelik kültüre
yeni bir bakışı ortaya çıkardı.
Dün başlayan “3. Milli Kültür Şurası” bu değişimi göz önüne alarak,
kültür politikalarının revize edilebilmesi noktasında önemli
kapılar açıyor.
Şura'nın açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
yaptı. Cumhurbaşkanımız “2023 vizyonuna uyumlu, uygulanabilir bir
kültür yol haritası ortaya koymanızı istiyorum” diyerek hedefi
belirledi. Kültürel yozlaşmaya vurgu yaparak, irfandan ve ahlaktan
yoksun bir kültürün yozlaştırdığını söyledi. Kültürün çerçevesini
irfan ve ahlakla çizdi.
Şura'nın öğleden sonraki konuşmacıları arasında yer alan Alev
Alatlı'nın tespit ve önerileri şöyleydi:
*Hiçbir kültür boşlukta üremediği gibi, dünyadaki hakim kültürden
bağımsız da olamaz. Hakim kültürü tanımak gerekir.
*Önümüzde yepyeni cesur bir dünya var. Biz o gelişmelerin farkında
değiliz. Çok azımız ne olup bittiğini anlayabiliyoruz. Bilimsel
gelişmelerin önümüze sereceği dünyayı görebilmek gerekir.
*Kültürün bir değer olmaktan çıkıp araçsallaşmasına engel
olmalı.
*Popülist dogmalara sarılmaktan vazgeçmek gerekir. Popülist
dogmaların ilk yaptığı şey değerleri aşağıya çekmek. Bununla
birlikte ortaya çıkan anti elitizm akımı, değerleri taşıyan rol
modelleri değersizleştiriyor. Üstün zekaların, sıra dışı vasıfların
ortaya koyduğu şeyleri küçümsüyor. Itri de kimmiş, Picasso da ne
yapmış gibi...