Ömrünü başörtülü kızların ve dindar insanların siyasetten eğitime hayatın her alanında var olmaları için mücadeleyle geçirmiş Sibel Eraslan’a ‘’İstanbul Sözleşmesi ‘’ nedeniyle söylenenler haksızlığın ötesinde büyük bir adaletsizlik ve körlük durumunu ortaya koyuyor. Öyle ki, Sibel şu satırları yazmak zorunda kaldı: “İstanbul Sözleşmesi konusu açıldığında her seferinde adeta FETÖ ofisleri gibi çalışarak hakaretâmiz ve pornografik linçleri yaşamaktan gerçekten usandım. İslâm annelerini kaleme almış, edebiyat yolumu zamanı kuran mukaddes anneler üzerinden çizmiş bir yazarım. Benim yerim; aileden, çocuktan, anneden, babadan, büyükanneden, büyükbabadan, akrabadan, komşudan, duldan, yetimden, yolcudan, talebeden, yoksuldan, misafirden yanadır. Ama kendi dağılışımızı, yozlaşmamızı, çöküşümüzü sadece bir sözleşmeyle açıklayamayız diyorum.”