Anadolu’ya İstanbul-Ankara’dan bakınca resim tam görünmüyor. Analizler verilerin ötesine geçemiyor. Şehirlerin, hayatın ruhu ve duygusu yakalanamıyor, yorumlar isabetsiz kalıyor. Bu nedenle böylesine hassas bir zamanda bölgenin içinden bilgi aktarmanın yorum yapmaktan daha kıymetli olduğuna inanıyorum. Pazartesi Hatay Hassa’ya dün de Gaziantep’e gittim. Zeytin Dalı Harekatı'nın üzerinden geçen bir ayın ardından bölgenin ahvali hakkında kısa notlar aktarmak istiyorum.
* Sınırda hayat normal akışında devam ediyor. Halkın operasyona desteği büyük. Bu operasyonun yapılması gerektiğine inanıyorlar. Sınırın karşı tarafında siperlerin içinde Türkiye’ye yönelmiş silahların tehdidi altında yaşamak istemediklerini söylüyorlar. “Şimdi operasyon olmasaydı bir yıl sonra daha çetin bir savaş olurdu” görüşü hakim. TSK bölgede olmasa Hatay ve Kilis füzelerin atış menziline girebilirdi.
* Hatay, Gaziantep, Kilis, Urfa… Bu şehirlerde toplam 1.5 milyon mülteci barınıyor. Gaziantep’in nüfusu son 5 yılda % 25 artmış! Kilis’in, Hatay’ın yüzde elli! Bu durum kullanılan su miktarından, çöplere, kültürel hayata şehri her yönüyle etkilemiş. Bölgedeki normalleşme, mültecilerin tamamı olmasa da bir bölümünün ülkelerine dönebilecek hale gelmesi şehirleri rahatlatacak. Operasyonun bu amaca hizmet etmesi beklentisi var.
* Bölgede sorunların çözümünde belediyelerin rolü büyük. Bunların başında da Gaziantep Belediyesi geliyor. Şehirde 500 bin mülteci yaşıyor. Göçün şehre etkilerini göğüslemiş, onları en aza indirgeyecek birçok projeye öncü olmuş. Dil, kültür, yaşam biçimi, eğitim, sağlık, istihdam gibi alanlarda olası sorunları önceden görmüş ve çözüm odaklı uygulamalara hız vermiş. Şehirde her kesime hitap edebilen, ulaşılabilir ve sürdürülebilir birçok proje 4-5 yıldır uygulanıyor.
Şehirde valilik, sivil toplum, ticaret odası gibi kurumlar işbirliği içinde çalışıyor.
* Suriyeli mültecilerin bölgede suç işleme oranı yüzde bir buçuk. Olan vakalar da kendi aralarında gerçekleşiyor. Buna rağmen toplum onları tehdit olarak algılıyor. Yapılan anketler, halkın onlara ilişkin önyargılarının arttığını gösteriyor. Halk mültecilere ilişkin sorunların konuşulmasını istemiyor. Mültecilere sağlanan haklara da bu çerçevede pek hoş bakılmıyor. Hatay’da bindiğim taksi şoförü onlara verilen paradan sağlık hizmetine kadar her şeyi eleştiriyordu. Antep’te de buna dair pek çok şikayet duydum. Uzun vadede mültecilerin yoğun yaşadığı şehirler toplumsal çatışmalar için risk unsuru taşıyor.