Fikirler, sloganlar, kelimeler dışında sıradan gündelik hayata baktığımızda bambaşka şeyler görüyoruz. Türkiye seçim haftasına girmişken pek çok gözlem yapma imkanı da ortaya çıkıyor. Maskeleri takanları da atanları da bir bir tespit edebiliyorsunuz. Hele de başörtülü iseniz ve insanların gözü sizi bir yerden ısırıyorsa!
Çarşıda, pazarda bulunduğunuz herhangi bir mekanda karşı tavır almaları çok bariz görüyorsunuz. Hadi biz buna talimliyiz diyelim, savuştururuz. Bu tutumlar buna alışık olmayan gençlerin daha fazlasını görecekleri çok şeye işaret ediyor.
Neye mi? Söyleyeyim efendim!
Ayırımcılığa, hor görülmeye, kendini her şeyi bilen, karşı tarafı da cahil olarak telakki etmeye... Kısaca mesafeleri açacak, insanı birbirinden uzaklaştıracak, soğutacak tutum ve tavırlara... Uyuyan hücre olarak önyargılar, tutumlar yeniden gün yüzüne çıkıyor ve asıl bunlar kutuplaşmayı besliyor.
Nereden çıktı demeyin, bizzat yaşıyorsunuz... Örnek o kadar çok ki! Mesela domates alırken yanında sizi görünce konuşmaya başlayan, ay bunlar yüzünden bu haldeyiz diyenler, dükkana siz girince atıp tutmaya başlayan satıcıdan, bindiğiniz takside size propaganda yapmaya başlayıp, ardında Binali Bey’i savunduğunuz için cahilsin sen hakaretlerine başlayan taksi şoförüne kadar bu tutum sirayet etmiş durumda. Bizzat tanık olduğum bu tutumları nedeniyle müşterisi olduğum iki esnafa asla uğramıyor, taksiye de binmemeye gayret ediyorum. Sosyal psikoloji çalışanlar bilirler. Bir tutumun bilinçaltından silinmesi için en az 30 yıllık bir süreye ihtiyaç vardır.
Bu tutumlarla yaygın karşılaşmasam doğrusu kişisel deyip geçerdim ancak kasa kuyruğundan sokağa birçok yerde laf duyurmak, tahkir etmek için fırsat kollayan kendini bilmez bir kesimle çok sık karşılaşıyorum.