Bugünlerde Osmanlı’nın son yüzyılı üzerine çok şey okuyorum. “Aşırı Batılılaşmış” padişahları, padişah ailelerini, saray çevrelerini, seçkinlerin hayatlarını okuduğum her yazıda “kültür değişimini” hep ideolojik kümelerden yorumladığımızı görüyorum. Belki de bunun için muhayyel bir Batı ve muhayyel bir doğu ekseninden çıkamıyoruz.
Saraydan ve seçkinlerden başlayan Batılı yaşam alışkanlıklarının toplumun farklı katmanlarına yayılması ya da yayılamaması da sosyal psikolojinin meselesi olarak daha çok ele alınmalıydı diye düşünüyorum. Ancak böyle olduğunda evlerinde Fransızca konuşan Osmanlı ailelerini, piyano çalan sultanları, halife çocuklarını, Cumhuriyet’in kurucu neslini, modernleşme ye da modernleşememe paradokslarımızı farklı değerlendirebilirdik.Özetle tarihe......