Ayşe Böhürler Yeni Şafak Gazetesi

Tarihe duyguyla değil, bilgiyle bakabilmek

Irak tarihine ilişkin bilgilerimiz parça parça. Bizim tarih eğitimimiz sadece kendimizi kendimize anlatmaya yönelik olduğu için en yakın komşularımızın, hatta kaderleri bizimle iç içe olanlarının tarihinden...

08 Ekim 2016 | 314 okunma

Irak tarihine ilişkin bilgilerimiz parça parça. Bizim tarih eğitimimiz sadece kendimizi kendimize anlatmaya yönelik olduğu için en yakın komşularımızın, hatta kaderleri bizimle iç içe olanlarının tarihinden bile haberdar değiliz. Bugün Irak hakkında kaç Türkçe kitap var desem, sayısı üçü geçmez.
Diğer taraftan İslam tarihini bilmeden, ilmihali yeterli din bilgisi olarak kabul etmişiz. Asr-ı Saadet sonrasında İslam dünyasında olan biten bilgi dağarcığımızda hiç yer bulmamış. Abbasiler, Emeviler, Türkler...
Arada olanları, mezheplerin hangi siyasi ortamlarda şekillendiğini, İslam dünyasının Şia ve Sünni diye ikiye bölünmesinin sebeplerini bilmediğimiz zaman bu hadiselerin bugüne yansıyan etkilerini yorumlayamıyoruz. İslam tarihi bilgimiz Asr-ı Saadet ile sınırlı kaldığından aradaki binyılı aşkın bir zaman dilimine ilişkin tahayyüllerimiz de yetersiz kalıyor. Coğrafyayı da toplumları da anlamakta zorlanıyoruz.
Bunları niye söylüyorum. Malum Muharrem ayı. İslam tarihi için Hicri yılbaşı olmasının ötesinde bugüne etkileri uzanan derin bir tefrikin yıldönümü, Peygamber torunlarının Necef çöllerinde susuz bırakılışının ve katledilişinin yaşandığı yas ayı. Dün bir camiinin önünden geçerken hutbede imamın Muharrem ayı vesilesiyle Hz. Ali'yi anlatışını dinledim. Keşke din anlatırken İslam tarihi daha temelli anlatılabilse, duyguların ötesinde tarihi olaylar konusunda bir bilinç uyandırabilse!
KADERLERİMİZ KESİŞİYOR
Bu coğrafyada kaderlerimiz kesişiyor. Bu nedenle de kimsenin gazına gelmeden, savaş tellallarına prim vermeyen bir strateji izlemek zorundayız.
Karşımızda mücadele ettiğimiz güçler küçük ulus devletler değil, küresel ittifaklar, çıkar ve sermaye grupları. Onların karşısına topu tüfeği alıp çıkmanın etkisi ancak konjonktürel ve lokal olabilir. Biz insanların yaşadığı trajedilere odaklanırken biliyoruz ki para egemenleri, yıkılan şehirlerin yeniden inşasında hangi şirketlerin rol alacağını tartışıyor.
Romantik olmaya gerek yok, inişe geçen batı ekonomilerinin kurtuluşu bu coğrafyalarda. Yeniden yapmak için yıkmak gerekiyorsa din-kültür-tarih bahane edilerek bu yapılacak.
Türkiye bu kritik eşikte ihanet çemberine takılıp kalmak yerine kalbinin değil aklının peşinde gitmek zorunda. Yüzyıllık anlaşmaları tersine çevirmek çok zor. Ancak yenileri için arayışları olabilir. Ulus devlet olma aşamasında etkili olan ittifaklara sırtını yüzde yüz dayayamayacağı gibi yüz de çeviremez. Bunu ancak tarihi iyi bilerek yapabilir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Misâk-ı Millî’yi hafife almak 21 Kasım 2024 | 130 Okunma TRUMP: 2. SEZON Fark ne olacak? 09 Kasım 2024 | 94 Okunma Tarafımı insanı yaşatmaktan yana seçiyorum… 28 Ekim 2024 | 154 Okunma 'Utanç Yüzyılı'ndan küresel yükselişe: Ba'nın hileleri 19 Ekim 2024 | 142 Okunma Nüvesi bizim evde atıldı 10 Ekim 2024 | 315 Okunma