En zor uğraşlardan birisi de siyasette de hayatta da eski ve yeni arasında kopuşlara sebep olmadan dengeyi korumak. Muhafazakâr düşüncenin ve siyasetin temelini bu oluşturuyor. Post modern dünyada her ne kadar muhafazakâr siyaset ilkeler, reel politik gerçekçilik, iktisadi akılcılık, teknolojizm ve benzerlerinden yeni bir hayat kurma iradesi çıkaramıyor olsa da en temel işlevi bu dengeyi korumak…
Savaşlar, teknolojik buluşlar her şey bir tarafa, “korunması” ve “değişmesi” gereken şeyleri belirlerken çatışmalarımızın kökenini hayat tarzları oluşturuyor. İş böyle olunca hayat tarzının etrafında döndüğü kültürel konular her şeyden daha önemli hale geliyor. Zaman akıp giderken aile, din, manevi değerler, kurallar, sınırlar, çevre, doğa gibi pek çok konuya dair bakışımız da değişiyor. Değişimi başlatan gençler olmasa da onu en hızla benimseyen onlar oluyor!
Yeni bir çağın içinde değişim hızına yetişmekte zorlanırken sahip olduğumuz değerler nereye eğilip bükülüyor? İnsana; manevi yanımıza, kadim değerlerimize, inançlarımıza ne oldu, ne oluyor ve ne olacak? Neyi muhafaza edip neyi değiştireceğiz? Bu sorular cevaplanmayı bekleyerek önümüzde duruyor.
Prof. Dr....