Ayşe Özyılmazel Sabah Gazetesi

Alaçatı elden gitti gidiyor

Siz hiç sosyal medyada gördüğünüz süslü, denizli, kumlu, emaye tabaklı, çiçekli fotoğraflara inanmayın. Hiiiç! Gazetelerde okuduğunuz şurası açıldı, burası patladı, insanlar...

13 Temmuz 2017 | 1.937 okunma

Siz hiç sosyal medyada gördüğünüz süslü, denizli, kumlu, emaye tabaklı, çiçekli fotoğraflara inanmayın. Hiiiç! Gazetelerde okuduğunuz şurası açıldı, burası patladı, insanlar akın akın haberlerine bakıp iç çekmeyin. Alaçatı bitti bitiyor, elden gitti gidiyor, sevgili tatilci okurlar. Acilen birilerinin duruma uyanıp sahip çıkması, bu güzel sahil kasabasını dönülmez yollardan kurtarması gerekiyor.
Hadi başa dönüyorum...
Bodrum'u bırakıp iki günlüğüne Çeşme'ye gittim. Eh Çeşme demek, son yıllarda Alaçatı demek. Geçen yaz çeyrek günlüğüne uğramamı saymazsak, Alaçatı'ya uzun kalmalı, sokaklarını gezmeli, keyif yapmalı olarak en son dört-beş yıl önce gitmiştim. Kaba tabirle, o zamanlar yeni patladığı yıllardı. Herkes Alaçatı'ya gitmek, Alaçatı'da olmak, sokaklarında yürümek istiyordu.

MASAL GİBİYDİ
Bizim Alaçatı aşkımız 12 yıl önce başlamıştı. Alaçatı Kırevimiz, Köşe Kahvemiz, Taş Otelimiz, Tuvalimiz... Birkaç butik otel, bakkalı, köy kahvesi, pazarı, köylülerin dükkanları ile masal gibiydi.
Alaçatılılar'ın yola çıkışı; burayı özel restoranları, yöresel lezzetleri, sunumları, servisiyle gastronomi merkezi yapmaktı. Butik otelleri, evleri, sokakları ile bambaşka, parmakla gösterilecek bir yer olacaktı.
Ne zaman gazetelerde boy boy yazılmaya başladı, bir gelen bir daha geldi, ünlüler sokaklarında yürüdü; Alaçatı'nın düşüşü başladı.
İşte şimdi üzülerek söylüyorum ki; Alaçatı'nın o güzelim atmosferi kaybolmuş. Nargileciler, İstanbul'dan transfer edilmiş kebapçılar, dükkanlar, markalarla bambaşka bir yere dönmüş.
Bir kere Bodrum'un da, Alaçatı'nın da küçük İstanbul havasına bürünmesini aklım almıyor. Niçin İstanbul, İstanbul'da kalmıyor? Biz zaten İstanbul'un kaosundan, yorucu enerjisinden kaçmak için buralara gelmiyor muyuz? Bunlar hep rantçılık, hep durumdan nemalanma hastalığı, hep 100 metre koşuculuğu. Ve bence biz memleketimizi sevmiyoruz; biz parayı seviyoruz, biz cebimizi doldurma derdindeyiz.


YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fenerbahçe cinsiyetçi ayrımcılığa dur diyor 15 Kasım 2018 | 4.352 Okunma Yağmur’un sınavı ve babasız kızlar... 14 Kasım 2018 | 6.285 Okunma Çağan Irmak’a ‘Issız adam’ sürprizi 12 Kasım 2018 | 4.491 Okunma Hazar Ergüçlü-Onur Ünlü çiftine çifte standart 08 Kasım 2018 | 3.982 Okunma Polisi aramayan da suça ortaktır! 07 Kasım 2018 | 3.854 Okunma