Mutluluk... Nasıl mutlu olacağımız konusunda emin değiliz. Küçük
şeylerle mutlu olmamız gerektiğini söylüyorlar bize. Güneşin
doğuşu, batışı, arkadaşlarımızın olması ya da akşamları içeri
girdiğimiz bir evimizin...
Bir parça çikolata ve kahveyle bile mutlu olabiliriz aslında. Veya
sadece sağlıklı olduğumuz için.
Ama insanoğlu karmaşık, kafamız daima karışık. Bir türlü tam da
istediğimiz gibi mutlu olamıyoruz. Neşemiz mi eksik, heyecanımız
mı, şükretmeyi mi bilmiyoruz, geçmişe mi haddinden fazla
takılıyoruz bilemiyorum.
Mesela zengin ya da ünlü olmanın, evliliğin, çocukların, yüklü
maaşların, delicesine aşık olmanın da mutlulukla alakası yok. Öyle
olsa, tüm zengin ve ünlüler mutlu olurdu. Yooo, öyle bi'şey değil
bu.
BİZDEKİ DE NE DİPSİZ İÇMİŞ
Uzun zamandır mutluluk üzerine düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bence sizler de alamıyorsunuz. Eh gidin bir kitapçıya, durumu
görün. En çok satan kitaplar; daima mutlu olmak, mutluluğu
yakalamak, mutsuzluktan kurtulmak, iyi hissedebilmek üzerine.
'Pembe Fili Düşünme', 'Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı',
Japonlar'ın uzun ve mutlu yaşam sırlarını anlatan 'İkigai',
'Düşünce Gücü', 'Masal Terapi', 'Bilinçaltının Gücü' vesarie
vesaire...
Aldıkça alıyoruz bu kitapları, okudukça okuyoruz. Ve bu uğurda
duyduğumuz her şeyi de deniyoruz. Nefes terapilerine gidiyoruz,
meditasyonu deniyoruz, geçmişimizi çamaşır suyuyla temizlemeye
çalışıyoruz...
Biraz da kendimizi zorluyoruz yani. Biri karşımıza çıksın,
mutluluğun sırrının her gün amuda kalkmakta olduğunu söylesin; onu
bile yapacağız yani.
Ama bir türlü olmuyor. Okuduğumuz kitaplardaki önerileri
uyguluyoruz, sonra bırakıyoruz. Süreklilik sağlayamıyoruz. Bir
sabah aniden içimize umutsuzluk, karanlık, vazgeçmişlik çöküveriyor
işte.
Yine de alıyoruz o kitapları, izliyoruz o belgeselleri, takılıyoruz
'bizden daha iyi, daha ermiş, olayı çözmüş' zannettiğimiz guruların
peşine.
Mutluluk içimizdeymiş...
Yahu bizdeki de ne dipsiz içmiş, ara ara bulamıyoruz işte.
Geçen haftalarda bir kitap daha alıverdim bu uğurda. 'B*k Gibi
Hissetmekten Nasıl Vazgeçilir' adı, Andrea Owen da yazarı.
Bizi mutsuzluktan alıkoyan 14 şeyi sıralıyor kitap. Buyurun
maddelerine:
1. Kendimizi sınırsızca eleştirmek, azarlamak: Hani kendimizi
beğenmez, sürekli hatalı ve eksiksiz görürüz ve kendimize fırçalar
çekeriz ya... Hah! İşte onu bırakmamız gerekiyormuş. Önce kendimize
karşı şefkatli olmalıymışız 2. Başkalarından uzaklaşmak: Az insan,
az problem duygusuyla kendini sosyal hayattan, insanlardan çekmek.
İçinden bi'şey yapmak gelmemesi hali.
3. Hissisleşmek: Aşırı yemek, alkol, uyuşturucu, kumar, alışveriş
gibi eylemlerle hislerinden kaçmak. Hislerin yokmuş gibi davranmak
ve kendinle yüzleşmemek.
4. Kıyaslamak: Başkalarının hayatıyla, bedeniyle, işiyle, eşiyle
kendininkileri kıyaslamak da mutsuzluğun en sağlam nedenlerinden
biriymiş.
MUTSUZLUĞA 'GEL BAKALIM'
5. Otosabotaj: Tam bir şeyler yolunda giderken, bir yola girmişken
onu bozacak ve oldurmayacak hareketlerde bulunmak. Kendini o
iyiliğe veya duruma layık bulmamak.
6. Sahiplenmemek: Başardığın, iyi yaptığın, üstesinden geldiğin
şeylere sıradan muamelesi çekmek. Kutlamamak, iltifatları almamak,
kendini takdir etmemek.
7. Onay arayışı: Diğerlerinin takdirini toplamak, onların sevgisini
kazanmak, beğenilmek, onaylanmak için çırpınmak.
8. Mükemmeliyetçilik: En doğrusunu yapacağım diye kendine hayatı
zehir etmek.
9. Güçlü olmak: Yardım istememek, üzüntünü, öfkeni saklamak, tek
başına her şeyi çözmeye çalışmak.
10. Kontrolcü tavır: Her şeyi kendin yapmak, başkalarına iş
bırakmamak, olayları ve insanları kontrol edebileceğine
inanmak.
11. Felaket tellallığı: 'Çok güldük, ağlayacağız' kafası. Kötü
ihtimalleri bir bir sıralama ve siper alma alışkanlığı 12.
Suçlamak: Başımıza gelen olumsuz durumlar ve yolunda gitmeyen
şeyler için daima başkalarını suçlamak. Çözüm odaklı olamamak,
kabul edememek.
13. Takmıyormuş gibi yapmak:
Son zamanların modası da bu zaten. Hiçbir şeyi takmadığımızı
belirtmek. Aslında takıyorsun da...
14. Hayatını başarı üzerine kurmak:
İlle de yarışa gireceksin, ille de herkesi geçeceksin, iş hayatında
başarısızsan hiçsin kafası.
Ben bu 14 maddeyi ve devamında yazan önerileri pek beğendim,
yerinde buldum, kendimden de çok şey buldum. Bu tip kitaplar için
'Alın ve hayatınız değişsin' diyemem, denmemesini de tavsiye
ederim.
Ancak, alın ve biraz da kendinize buradan bakın önerisinde
bulunabilirim. Belki hafif bir ferahlık bünyeye salınabilir.
Haa mutluluk mu? Yok, o kitabı okuyunca bir anda içinize dolan bir
hal değil.
Sanırım mutluluğa en yakın yol, kendini anlamak ve tanımaktan
geçiyor.
O da çooook uzun bir macera.
Belki de mutsuzluğa 'tamam gel bakalım, buyur otur' dersek
mutlulukla aramız daha iyi olabilir, ne dersiniz?