'O bunu yaptı, şu şunu yaptı' diye herkesi eleştiriyoruz. İyi,
güzel çünkü haklıyız. 'Pes' çekiyoruz, ayıplıyoruz, burun
büküyoruz, sinirleniyoruz. Peki niçin bir zahmet, kuş bakışı
olayları gözlemlemek suretiyle, dilimize yerleşmiş ve kokuşmuş
sözleri masaya yatırmıyoruz? Davranışlarımızın, başımıza gelen
olayların sırrı, gündelik dilimizde sere serpe yatıyor oysa
ki...
Bakınız: 'Kadın elinin hamuruyla erkeğin işine karışmaz.' Bakınız:
'Kadın aklı işte.' Bakınız: 'Kadın dediğin evinde olur. Kadın
susar.' Bakınız: Evlenip boşanmış kadınlara duyulan alerji.
Bakınız: Bekar, güzel ve iş hayatında başarılı kadınların
damgalanışı.
Bakınız: Erkeklerin erkeklikten anladığı; erkeklerin yazılı olmayan
erkeklik kuralları.
Misal; 'Erkek dediğin aldatır, yeter ki evde karısına
hissettirmesin', 'Erkek için aşk başka, seks başka canım', 'Yuvayı
dişi kuş yapacak abiiiiğğğ!', 'Çapkınlık erkeğin elinin kiridir'
gibi gibi...
Şimdi şu Arda Turan-Berkay meselesi var ya; 'Koşuuun olay var'
kadrosundan değilim, 'keşke hiç yaşanmasaydı' fikrindeyim.
Arda için söyleyeceklerimi söyledim.
Şimdi de Berkay'ın açıklamasında takıldığım bir yere sizi davet
edeceğim.
Arda'dan özür bekleyen Berkay arkadaşımız, açıklamasında şöyle
diyor: "Erkek adam kavga eder." Ve kimse bu cümlede bir saniye
durup düşünmüyor. Yahu bu nasıl bir saçmalıktır! 'Erkek adam kavga
eder' ne demek?
Erkek dediğin iletişimsiz midir, güdülerine kapılmış bir yaratık
mıdır, konuşmayı, düşünmeyi, analiz etmeyi bilmez mi?
Erkek adam kavga eder, erkek adam tespih sallar, erkek adam
karısını/sevgilisini aldatır ama kuzu kuzu evine döner, erkek adam
asabidir, erkek adam aniden parlar sonra susar, erkek adam idare
edilir...
Böyle diye diye, herkes de bu kafalara onay vere vere şu hallere
düşüyoruz işte.
SAĞDUYULU, SAYGILI
Bana sorarsanız erkek adam; kadına saygı duyandır, sevdiklerine
sahip çıkandır, aklını hırsının önünde tutandır, özür
dileyebilendir, yumruklarına değil sağduyusuna abanandır, silahını
değil silah gibi güçlü sözlerini kullanmayı tercih edendir.
Çevresine ego lavları saçan değil; birleştirici, kucaklayıcı olmayı
becerebilendir erkek adam. Kırıp dökmeyendir, yakıp yıkmayandır.
Hatasını düzeltmeye çalışandır.
Artık kavgayı, dövüşü adamlık sanmasın bu 'erkek adamlarımız'.
Çünkü buradan bakınca hiç de erkek ya da adam durmuyorlar.
Olsa olsa ergenliklerini tamamlayamamış, sinir içindeki sevilmemiş
çocuklar gibiler. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Bırakalım şu güzelliğe, iyiliğe, ferah geleceklere hizmet etmeyen
'erkek adam' tanımlarını...
Şu kökünü göremediğimiz ızdırabımızın temeli, bu şakşaklanan erkek
adamlar ve hizaya çekilmeye çalışılan kadınlar değil mi?