Erkek kısmı ve bavullar şu şekil: Yahu at iki kot, iki tişört,
iki ayakkabı, gel işte... Yani bavul dediğin, beş dakikada
yapılabilen bi' şey.
Kadın kısmı ve bavullar ise bambaşka bir şekil, bir dünya, bir
alem, bir mesele.
Önce gideceğin yerin hava durumuna bakarsın, sonra her güne ayrı
ayrı kıyafetler hazırlarsın. Bunun gündüzü, gecesi, aniden yağan
yağmuru, küt diye basan sıcağı, sokaklarda yürümesi, türlü türlü
ayakkabısı, çantası, ceketi, yağmurluğu var.
Bitti mi? Yahu şaka mısınız, biter mi!
Çamaşırlar, çoraplar, takılar... Ve ve ve kozmetikler! Yüz
temizleme jelin, toniğin, kremlerin, vücut kremlerin, saç
ürünlerin, makyaj malzemelerin, pamuk, tarak, fırça, tokalar, güneş
koruyucuları...
Elbette acil durum ilaçları için minik bir çanta; alerji ilacı,
astım ilacı, vitaminler, mide ilacı, göz damlası, boğaz spreyi...
Ve de şarjlar, not defteri, kitap...
Sanırsınız taşınıyoruz ve biz bunu üç günlük seyahatler için bile
yapıyoruz. Üstelik gece yapılmış bavulu sabah bozduğumuz bile
oluyor. Uykumuzda bile kombin yapabiliyoruz yani.
Çoğu zaman eşyaların yüzde 50'sine elimizi bile sürmüyoruz ama
oralara girmeyelim çünkü bu kafa başka kafa; 'ne olur ne olmaz'a
programlanmış kadın kafası.
Şu anda yazımı Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali THY
Lounge'da yazıyorum.
Buraya varana kadar, yanındaki kadına bavulların ağırlığından
şikayet eden beş erkek saydım. Dün geceden beri de bu erkek-kadın-
bavul üçgenine sardım.
SIRTINDA TAŞIYOR SANKİ
Çünkü gecenin 12'sinde, iki haftalık seyahat için tek bavula sığma
girişimimin başarıyla sonuçlanmayacağı ile yüzleştim.
Daha doğrusu telefondaki arkadaşım, "Ayşe saçmalama, bir kadın iki
haftalık seyahate tek bavulla gidemez, iki bavul artı bir çekçek
hakkındır bebeğim, çabuk ikinci bavulu çıkart ve usulca doldurmaya
başla" deyince, bu gereksiz sığdırma mücadelesinden vazgeçiverdim.
Hayır yani, o incecik taytı bavuldan çıkartsam ne olur, çıkartmasam
ne olur...
Annemin bitmeyen bavullarından bezmiş babam, ablamla beni bu konuda
öyle bir işlemiş ki; iki bavul eşittir şımarıklık, fazlalık,
erkeğin gıcık kapması zannetmişiz.
Halbuki kadınız; bakımlı, güzel ve tedbirli olmak istiyoruz. Belki
de biraz takıntılıyız.
Neyse ne, merak ettiğim şu: Bu bavul konusunda erkeklerle niçin
anlaşamıyoruz?
Sanırsınız bavulları sırtlarında taşıyorlar.
Ayrıca bunlar hep küresel ısınma; sabah serin, öğlen sıcak, akşam
buz... Biz bu havaya nasıl tek bavulla gidelim değil mi canım?
Yazının sonu: Buradan bütün erkeklere seslenmek istiyorum; bırakın
yanımıza ne istiyorsak onu alalım. Zaten 'Aşkım krem var mı, aşkım
ilaç var mı, aşkım çorap var mı?' diye bizden türlü türlü şey
istemeyi biliyorsunuz.
Günün sonunda mutlu eş, mutlu hayat değil mi?