Bildiğiniz gibi Bodrum'a konuşlanmış durumdayım. Perşembe
öğlen, sahilde gölge bir masa bulmuş cuma günkü yazımı yazıyorum.
Telefon çaldı, açtım. Arayan Murat Boz. (Ay çok havalı bir giriş
oldu;
'Açtım, Murat Boz' falan) Tam da 'Murat Boz ve Aslı Enver'in
Olay Mahalline Dönmesi' başlıklı yazımın çıktığı gün. Ne demiştim
yazıda, hemen özetleyeyim: Boz, Aslı ile ayrılığı sırasında
arkadaşlarıyla Emirgan'daki gece kulübü Gizli Kalsın'a gitmiş,
oradan da arkadaşı Eser Yenenler'in evine... O geceden çıkan
haberse; Boz'un Aslı'yı 'İşte Benim Stilim'deki yarışmacı bir kızla
aldattığı yönündeydi.
Daha sonra Aslı Enver'in ağzından 'Biz ayrıydık' cevabından
başka bi' şey çıkmadı.
Murat, asla böyle bir durum olmadığını söylediyse de
kimseleri inandıramadı.
Çünkü insanlar inanmak istediklerine inanırlar. Kimsenin de
mutlu aşk hikayelerine inanası gelmez; aldatma, kan ve gözyaşı
arzulanır.
Velhasıl ben de yazımda 'Ah Murat, nasıl Aslı'yı olay
mahalline götürdün? Bir kadın asla böyle şeyleri unutmaz. Sen
konuyu unutturacağına niçin tetikliyorsun?' gibisinden cümleler
kurmuştum.
Boz'un sesi, telefonun diğer tarafından son derece sakin ve
tatlı geliyordu: "Ayşeciğim seni yazından dolayı aradım. Bir kere
yazılan her şey yüzde 100 yalan. Seni arama nedenim Aslı. Onu çok
seviyorum ve ona değer veriyorum. Çıkan haberler Aslı'yı üzüyor
çünkü o, senin dediğin gibi öyle 'cool' ya da 'geniş' bir kadın
değil. Allah aşkına söylesene, bu olay gerçek olsa hangi kadın
kabul eder? Hele Aslı gibi bir kadın asla etmez."