İnsan vicdandır. Vicdan küçük mahkemedir. Kendi samimiyetin içinde kendini seve okşaya, gerekirse geberterek sorgulayabildiğin ön ahiretin. En nihayetinde nasıl bir hayat sürdün, nasıl bir seyir ile ta buralara süluk ettin de geldin? Nasıl bir insan, nasıl bir vicdandın? Bütün bunları son kertede gördüğünde karşına çıkacak o tablo, o yüzleşme sana neyi gösterecek? Vicdan önceden hal’a bakar. Ahvali, gidişatı görür. Görmediğini gösterir sana, bana…
Sonu önceden görmenin mahrem odasıdır vicdan. Kendine çeki düzen vermenin güzel aynası!
Ne vakit dışarı biraz sussa, beşinci ezan okunmuş olsa, herkes yeterince kazanmış kaybetmiş dünyadan, caddeler kornasız uzanmış olsa orada burada. Kedi mırmırı dahi susmuş, sokak kalkmış girmiş eve, ev uykuya, uyku rüyaya… İşte o vakit sözü alan, “seriu’l hisap” soru yığan ve bütün günü en ince ayrıntısına kadar yeniden anlattıran o mahkemei suğra/ küçük mahkeme: vicdan.
Bütün insanlık izleyici olarak onurun locasında/alnından aşağı izlemededir.
Tek kişilik sorgu odamızdır vicdan. Allah’ın sonra soracaklarını önceden, şimdiden sorduğu... Sonra pişman olmayalım, üzülmeyelim, ezilip büzülmeyelim mahşerde diye. Dünya mahşerinde, işte, güçte, orada burada her tür sorumlulukta hak üzere olalım için. Güzel ölmek ve öncesinde güzel yaşamak için!
Sen çok yaşa vicdan!