Bir kez daha Prof. Dr. Nurettin Topçu’yu rahmetle anmak istiyorum. Kırgın ve kızgın bir haleti ruhiyeyle yazdığı 11 Nisan 1965 tarihli mektubunda, bir çığlık gibi yankılanıyor şu cümleleri:
“Hizmetine ömrümü harcadığım memlekette, dostlarım kalmadı gibi bir şey. İnsanın düşkünlüğünü, sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim. İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi birtakım haşerelermiş. Ahlaksızlığın ummanı olan bu Şark’ı yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar. “Müslümanız diyen insan yığını’ yok mu? Onlar, Şark’ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor. Yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer ne ahlak ne de Allah uzanır bunlara… Bunların önce her şeyi bırakıp, insanlık devrine girmeleri lazım…”
Her hatırladığımda “Üstad haksız mı?” dediğim sözlerin, her dönem geçerliliğini koruyor olması herkesin, hepimizin ayıbı değil de ne?
SÖZÜNÜ TUTMAK FARZDIR
Ahlaklı insan sözünden belli olur. Dindar bir kimlik için sözünü tutmak...