İstiklal saldırısı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ABD’nin kara gücü PKK/YPG’ya hava harekatı ve Karkamış’ta 3 canımızın hayatını kaybetmesi (YPG roketiyle)… Bu kadar olay arasında “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı yazmak doğru mu?” diye sordum kendime. Evet, birlik-beraberliğe ihtiyaç olduğu bu dönemde Erbaş’ı yazmanın doğru olduğuna karar verdim. Neden mi? Önce bilgiler:
7 Ocak 2016… Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzasıyla yayımlanan genelgeye göre: “Anayasa ve ilgili mevzuatla güvence altına alınan dini inanç hürriyetinin bir gereği olarak; Cuma namazı saatinin mesai saatine denk gelmesi halinde, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan isteyenlere mesai kaybına neden olmaksızın izin verilir.” Genelge, 12 Ocak 2016’da Resmi Gazete’de yayımlandı ve aynı gün resmi-özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen ve diğer personele de Cuma namazı hakkı “Mesai saatleri ve ders çizelgelerinin bu hususa göre düzenlenerek” verilmesi istendi. (Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin)
Birkaç yıl sonra… Okullarda da öğrenciler...