Demek ki o günlerde çok kişiyi gezmiş…
Çok kişiyi ikna etmeye çalışmış!
Üstü kapalı tehdit etmiş de kimse anlamamış! Kimden mi bahsediyorum? Türk siyasetini “dizayn” etmeye ve yönlendirmeye çalışan ABD’nin Ankara Siyasi Ataşesi John Kunstadter’den.
Neden mi?
Anlatmadan önce 3 Kasım 2003 tarihli YeniŞafak Gazetesi’nin “Oruç tutan ABD’li diplomat” başlığıyla portresini yaptığı Kunstadter’i kısaca tanıyalım:
“… Türkiye ile 1984’te tanışan ve 3. kez ABD Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapan Siyasi Ataşe John Kunstadter’in oruç tuttuğunu öğrenenler şaşırıyor. Kunstadter bir Protestan’dı ancak Türkiye’den etkilendiğini ve Ramazan boyunca oruç tutmaya kararlı olduğunu söyledi…”
YeniŞafak'ta çıkan bu kısa portreden sekiz ay önce…
Hedefe konulduğu tarih
1 Mart 2003'te TBMM'de oylanan ve Başbakan Abdullah Gül'ün imzasını taşıyan “TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için hükümete Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca yetki verilmesi” başlıklı tezkere reddedildi. Tezkerenin reddiyle birlikte Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi gerilimler yaşandı. ABD, oylamanın sonucundan Türk Silahlı Kuvvetleri'ni sorumlu tuttu. Bu durum, Wikileaks belgelerine dahi yansıdı. Sonrasında, 2007'de Ergenekon, 2010'da Balyoz başta olmak üzere yapılan operasyonlarla ABD karşıtı asker, aydın, gazeteci, siyasetçi ya Silivri'ye atıldı ya da tasfiye edildi.
Şimdi gelelim John Kunstadter'e.
Prof. Erol Manisalı'yı bugün toprağa verdik.
Sıkı bir Kemalist, “Tam bağımsız Türkiye” sevdalısı bir isimdi. Emperyalizme karşı yeni bir dünyayı savunduğu için 13 Nisan 2009'da gözaltına alındı ve tutuklandı. AKP-Fetullah ortaklığının sert bir şekilde sürdüğü günlerden bahsediyorum.
Hedefe konulduğu tarih ise 7 Mart 2002!
Amerikalı'yla görüşenler anlatın!
İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nca düzenlenen “Türkiye'nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur?” konulu sempozyum… Prof. Erol Manisalı'nın konuşmasının ardından Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç ayağa kalkar ve ‘yeni dünya' iddiasını şu cümlelerle anlattı: