Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i -9 Eylül akşamı İzmir’de yaptığı konuşma üzerinden- isim vermeden eleştirdi:
“… Size binlerce yıllık tarihinizi unutturmaya, size kendi ecdadına sövdürmeye çalışan köksüzlere lütfen kulak asmayın. Şanlı tarihinizle gurur duyun. Zaferlerinizle, kültürünüzle, bizi biz yapan değerlerinizle her zaman iftihar edin.”
1950’den bu yana iktidarda olan Demokrat Parti, ANAP ve AKP çizgisinin “Osmanlı övgüsü”, “Binlerce yıllık tarih ve ecdad” vurgusuna bakınca Kurtuluş Savaşı’na dönüyorum.
Neden mi?
Alemdar’da çıkan bir makaleden okuyalım:
“Kuvâ-yı Milliye işi idama kadar dayandırdı. Kan içiyor. Millet bu canavarların teker teker yakalanıp demir kafesler içinde teşhir edilecekleri günü görmeyecek mi? (26 Nisan 1920)”
Peyam-ı Sabah'ta çıkan bir makaleden okuyalım:
“Bu kuvvetlerin o haris, o muhteris, müfteris sergerdeleri göz
önüne getirilsin. Türklükten, Osmanlılıktan, Anadoluluktan neslen,
ruhen ne derece uzaktırlar derhal görülür. Mustafa Kemal'in
hırsından, ihtirasından, zevkinden başka düşünce bilmez Selanik
yadigârı olduğunu öğrenmeyen kalmadı. (13 Nisan 1920)”
Bu örnekleri çoğaltabiliriz! Damat Ferit Hükümeti'nin gazetelerinin neler yazdığını ve nasıl Kuva-yı Milliye karşıtı olduklarını görebiliriz. Osmanlı'yı savunan bu gazetelerini ve padişah hükümetinin İngilizlerle nasıl birleştiğini görmekte fayda var.
Neden mi?
Kemal ve milliyetçi hareket
9 Ekim 1919…
İlk İngiliz istihbarat raporunun başlığı “Mustafa Kemal ve milliyetçi (millici) hareket”:
“Bu hareket, Yunanistan'ın İzmir işgaliyle başlamış, bunun ardından destek toplamış ve Türk heyetinin Paris'ten dönmesiyle, Yunanların İzmir'de yaptıkları, İtalyanların Antalya'ya çıkması ve Ermeni ile Kürt sorunlarına ilişkin belirsizlikle güçlenmiştir. Hareket, ordunun yardımıyla geniş çaplı bir siyasi direniş olarak kısıtlanmıştır ve daha fazla kışkırtılmadığı sürece silahlı mücadeleye dönüşme ihtimali düşük görülmektedir.”
Ancak…
Raporun devamındaki şu tespit önemli: