Dün yazdım:
“O zaman teğmenler olayıyla ilgili bir konuyu daha gündeme getirelim. Ankara koridorlarında konuşulan ve yanıt verilmesi istenen soru şu: Sahada ne olduğunu takip etmesi için Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, Kara Harp Okulu Dekan Yardımcısı Arif Sarı’yı arıyor. Arif Sarı da sahada olanları çekmesi için kendisine bağlı olan Harp Okulu kameramanı ile fotoğrafçıyı gönderiyor. Bütün elde edilen görüntüler Arif Sarı’nın gönderdiği fotoğrafçı ve kameramandan elde edilen görüntüler. Şunun sorulması ve araştırılması lazım: Arif Sarı kendi personeli tarafından çekilen bu görüntüleri Erhan Afyoncu’ya gönderdi mi göndermedi mi? Veya kimlere gönderdi?”
O kameralarla ilgili ihracı istenen teğmenlerden İzzet Talip Akarsu’nun, Yüksek Disiplin Kurulu’na verdiği savunmada da çarpıcı bir bölüm var. Okuyalım:
“Tören bitimini müteakip paravanın arkasında ailelerimizle buluşmak için bekledik. Bu esnada bölük komutanlarımız başımızdaydı. Alay Komutanı Vekili Alper Albay paravanın yanındaydı. Paravan kaldırıldı ve komutanımızın peşinden teğmenler olarak sahaya girdik. Ailem ile görüştüm. Daha sonra arkadaşlarımın toplandığını gördüm ve ben de o tarafa doğru hareket ettim. Sonra bir daire olduğunu, hilal şeklinde durduklarını duydum. Dairenin içinden spontane biçimde gelişen ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sözünü duydum. Daha sonra devre birincisi Tğm. Ebru Eroğlu mezuniyet andını okudu. Yedi yüz kişi olduğunu değerlendirdiğim ve misafir askeri personelin de bulunduğu grup tarafından ant tekrar edildi ve hilalin açık ucunda kamera olduğunu gördüm. Bu esnada kameralar geldi. Kameranın bir tanesi okula aitti. Benimle kameramanlar arasında tartışma oldu.”
Kamera meselesi önemli!
Teğmenlerin avukatları savunmalarında yapılan suçlamaların başlıklarını şöyle anlatmış: “Disiplin soruşturması sonucunda müvekkillerin mevzuattan kaldırılan andı, verilen emrin hilafına, izinsiz olarak, askeri alanda kameralar önünde okudukları/okuttukları, bu eylemin planlayıcısı ve icracısı oldukları iddia edilmiştir.”