Ahmet Kaptan, cezaevinde en fakir mahkumların yaşadığı, en pis koğuş olan 72. Koğuş’ta kalmaktadır. Annesinin kendisine o günler için hatırı sayılır bir para olan 150 lira göndermesi sayesinde yaşam koşulları değişecektir. Başka bir koğuşa geçmek yerine 72. Koğuş’un koşullarını hem kendisi hem de koğuş arkadaşları için iyileştirmeye çalışır. Kumarda şansı dönen ve kaybetmeye başlayan Kaptan, elindeki paraları yitirir ama onun aklı sadece Fatma’ya duyduğu kara sevdadadır. Fatma hapisten çıktıktan sonra bile Kaptan onu unutmaz, yolunu gözlemeye devam eder...”
Usta edebiyatçı Orhan Kemal’in 72. Koğuş eseri 1987 yılında film yapılmış, Kadir İnanır’ın oynadığı Ahmet Kaptan ve etrafında yaşanılan olaylarla Bursa Hapishanesi tasvir edilmiştir. Neden 72. Koğuş’la başladım yazıya?
Önceki gün emekli Hava Albay Ahmet Zeki Üçok beni aradı ve Nefes Gazetesi’nin yayım hayatına başlaması nedeniyle tebriklerini iletti. Sohbet ederken dedi ki: “28. Koğuş deyince aklıma Orhan Kemal’in unutulmaz eseri olan 72. Koğuş geldi. Sevdiği kadın için sahip olduğu her şeyi kaybedebilen bir adamın hikayesidir 72. Koğuş.”
Nereden çıktı bu “28. Koğuş” dediğinizi duyar gibiyim.
Ahmet Zeki Üçok anlatmaya başladı: “Teğmenler hakkında organize disiplinsizlik söylemlerini biliyorsunuz. Haklarında iddia edilen suç nedir? Kısaca özetlersek; 2023 yılında yönetmelikten çıkarılan yemin metnini komutanları tarafından kendilerine verilen emirlere rağmen resmi tören sonrası hep bir ağızdan söylemeleridir.”
Araya girdim ve şu cümleleri kurdum: “Yani teğmenler komutanlarının emirlerini dinlemediler. Emre itaatsizlik ettiler, iddia bu.”