Hamza’nın takımdan ayrılması hayırlı oldu. Geçen yılki 3 kupanın Hamza'ya mal edilmesi, Hamza'nın da "Ben 3 kupa aldım. Galatasaray benden sorulur" havasına girmesi sonun başlangıcı oldu. Hamza, Galatasaray üstünde ipotek sahibi olduğu kanısına vardı. Fatih hoca gibi konuşmaşa başladı. Ama Fatih hocanın deneyimi, Galatasaray'a kazandırdıkları, Hamza ile ölçülemez düzeyde. Yani Fatih hoca olmadan önce Fatih Terim olmayı öğreneceksin, ondan sonra "Buralar benden sorulur" diye ortalıkta dolaşacaksın!
Hamza'nın Umut ile ilgili açıklaması yönetim açısından kabul edilir gibi değildi. Bir hocanın kalkıp da "Yönetim kurulu Umut'un sözleşmesini uzatmasaydı ben uzatırdım" demesi, kendisini yönetimin üzerinde görmesi anlamına gelir. Seçilmiş yönetim kuruludur. Hamza ise bu yönetimin atadığı kişidir. Böylesine kararları da yönetim kurul verir. Ne yazık ki Hamza bunu anlamakta biraz geç kaldı.. Bu da görevinin sona ermesine neden oldu.
Galatasaray'ın işi zor. Her şeyden önce bu borç meselesini açıklığa kavuşturmak gerek. Açıklanan rakamlara göre 3 büyük kulüp içinde en az borç Aslan'ın. Üstelik borçların hepsinin karşılığı olduğu da açıkça görülüyor. Borçlar karşılığında UEFA, Devler Ligi, localar ve stat gelirleri 3 yıllığına temlik edilmiş. Bunlar da borçların önemli bir bölümünü zaten karşılıyor. Diğer borçlar ise çok uzun vadelere yayılmış. Yani paniğe kapılmanın kabuslar görmenin mantığı yok. Galatasaray bu borçların üstesinden gelir. Yeter ki her yıl Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi becerebilsin. Bugün 3 büyüklerin kurtuluş umudu Şampiyonlar Ligi'dir. Oraya gidemeyen bir kulüp borçalarını yönetilebilir düzeye indiremez. Yönetimin otel yapması hiçbir işe yaramaz. Bunun getirisi bir tane topçunun parasını bile zor öder. Daha gerçekçi projelere yönelmek Sarı-Kırmızılılar’ın görevidir. Bunların başında da Riva, Florya ve Büyükçekmece'deki arazilerde yapılacak işler geliyor.