Her şeye, ayırım yapmaksızın karşı olmak, insanı rahatlatır. Nasıl olsa karşı olduğunuz şeylerden biri konusunda haklı çıkarsınız. Ortalıkta salınır, "Söylemiştim böyle olmayacağını, böyle yürümeyeceğini" der, pişmiş kelle gibi sırıtırsınız!
Gün geldi; gerek Batılı, gerekse de Sovyet ve Bulgar istihbarat birimlerinin silahlandırdığı gençler sokaklara doluşup "hırsız-polis" oynamaya başladı... Gerçek tabanca ve tüfeklerle. Caddenin bu yakasındaki camiiden öğle namazı sonrası cenaze kalkıyor, ikindi namazından sonra da öte yakadaki camiinin önü ağlayan, yas tutanlarla dolup dolup taşıyordu.
Bu "yeni gençlik" her şeye karşıydı. Örneğin Boğaz Köprüsü’ne.