Bu sezon “şampiyon kim olacaktır” diye sorsanız ve bütün oluşmuş koşulları göz önüne serseniz, aklı başında kimse Galatasaray diyemezdi. Öyle ya.. Sezon boyunca iki antrenör değiştirmiş, üç başkan görmüş bir takımda nasıl istikrar olabilir? İstikrarsızlığın olduğu yerde şampiyonluk gelmez. Ama Galatasaray bunu başardı. Tabi bunda rakiplerin de vasatın altında olmasının büyük etkisi var.
Beşiktaş’ın mali sıkıntısı, stadının olmayışı; Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım sorunu, yani futbol yönetimini tamamen ele alması, iki ezeli rakibi yarıştan düşürdü. Ama bu arada Galatasaray’ın başarısını da unutmamak gerekiyor.
Prandelli “nasıl teknik direktörlük yapılmaz” konusunda ders verirken, Hamza da futbolda hocalığın nasıl yapılacağından örnekler sergiledi. Hemen hemen her maçında yabancı kontenjanının tamamını kullanmayan Galatasaray, yerli futbolcularla başarıyı kucakladı. Yerli futbolcuların çoğunlukta olduğu takımda, yerli bir hocadan başkası başarılı olamazdı. Çünkü Türk futbolcusu paradan puldan çok okşanmaktan, sevilmekten, sırtının sıvazlanmasından hoşlanır. Burada da Hamza ile birlikte Abdurrahim Albayrak devreye girdi. Abdurrahim, Türk futbolcusunun tam da arayıp bulamadığı bir yönetici. Burunları aksa mendil getiren, susadılar mı su taşıyan, acıktılar mı da önlerine yemek koyan, duygusal, dilinden “canlarım benim” deyişini düşürmeyen, soyu tükenmiş bir dinazor; bir başka deyişle candan, neşe dolu bir adam.
G.Saray bu sezon taraftarından olağanüstü destek gördü. Özellikle sosyal medyayı en iyi kullanan G.Saray taraftarı takımını sürekli destekledi ve moral verdi. Şampiyonluk da böyle geldi.