Siyasetin; siyasal bilince, sınıfsal tercihe, ideolojik ilkelere göre değil, kişisel çıkara, ilkesiz ittifaklara, ahbap çavuş ilişkilerine dayandığı toplumlarda, ne kadar büyük sözler edilirse edilsin, iş dönüp dolaşır, kişilerde düğümlenir. Türk siyasal yaşamında da bu böyledir. İktidar veya muhalefet, sağ veya sol fark etmez.
O yüzden herkes aylardır 6’lı masanın cumhurbaşkanı adayını açıklamasını bekliyor. Bu işin fazla uzaması da doğal olarak, sadece sıradan yurttaşları, Millet İttifakı’nı destekleyen seçmenleri değil, bizzat bu masadaki partilerde aktif siyaset yapan isimleri bile bıktırıyor. Süreç uzadıkça sadece yılgınlık artmıyor, öfke de birikiyor.
Dahası var. Masanın AKP kökenli iki ismi, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, oy oranlarına ve yakın döneme dek hangi koltuklarda oturduklarına hiç bakmadan, masayı zora sokacak laflar ediyorlar.
Başka sıkıntıları da var masanın.
Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nde görülen HDP’nin kapatılmasına ilişkin dava. Yüksek mahkeme, HDP’yi kapatacak mı, kapatmayacak mı? HDP, eğer kapatılırsa nasıl bir tutum alacak? Aday çıkaracak mı, çıkarmayacak mı? Eğer aday çıkarırsa, iddialı bir ismi mi gösterecek? Yoksa sırf aday çıkarmış olmak için bir ismi gösterip, seçime hiç asılmayıp 6’lı masanın adayını mı destekleyecek? Kapatılırsa, hangi partinin listesinden seçime girecek HDP’li adaylar? Millet İttifakı’yla birlikte fotoğraf vermeden, destek açıklaması yapmadan, kurumsal işbirliğine gitmeden, HDP yönetimi, seçmenlerini 6’lı masanın adayına oy vermeye ne ölçüde ikna edebilecek?