ABD Başkanı Trump, Suriye’den askerlerini
çekeceğini açıkladığında şöyle demiştik: ABD, Afganistan ve
Irak’tan ne kadar “çekildi” ise Suriye’den de o kadar çekilir.
Irak’ta neyi, kime dayanarak, hangi araçlarla yaptı ise Suriye’de
de aynı şeyi, aynı güçlere dayanarak, aynı araçlarla yapıyor. Ve
eklemiştik: Emperyalist devletler bir bölgeden çekilmek zorunda
kalınca, sahayı centilmence terk etmezler. Yakarak, yıkarak
çekilirler. Tekrar dönmeleri için gerekçe yaratacak, sebep
oluşturacak tuzaklar kurar, sorunlar bırakırlar. Son günlerde
Suriye’de ardı ardına gerçekleşen terör eylemleri ve ABD’nin
Türkiye’yle artan pazarlıkları, Türkiye üzerinde oluşturduğu baskı,
yeniden gündeme gelen tampon bölge - güvenli bölge önerileri,
ABD’nin tavrının değişmediğini kanıtlıyor. Ne Ortadoğu’ya ilişkin
tasarıları, ne Suriye’ye ilişkin politikası, ne İran’a yönelik
tutumu, ne Kürt devleti kurma hedefi değişti. Stratejik hedefleri
aynı. Sadece taktik hamlelerde kimi farklar var.
Şunu anımsayalım öncelikle: ABD’nin Ortadoğu’da, kendisinin ve
İsrail’in güdümünde bir kukla Kürt devleti kurma hedefi, 1960’lı
yıllara dayanır. Dört bölge ülkesini (Irak, Suriye, İran, Türkiye)
bölerek kurmak istediği devlet sayesinde, bir taşla çok kuş vurmayı
hesaplar. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte hızlandırdığı bu
projeyi, ete kemiğe büründürmeye başlasa bile, tek hamlede
kotaramayacağını görmüştür. Dört ülkeyi aynı anda bölemeyeceğini
anlamıştır. O nedenle işi zamana yaymıştır. Önce Irak’ta bu konuda
hayli yol almıştır. Ardından Suriye’ye çullanmıştır. Sonraki hedefi
İran’dır. Nihai hedefi ise Türkiye’dir. Özellikle İran ve
Türkiye’nin direnci güçlü olduğundan, Kürdistan’ı 3 - 5 yıl içinde
değil, 30 - 40 yıl içinde kurabileceğini düşünen ABD, bu yüzden
Türkiye ve İran’ı çok yönlü olarak sıkıştırmaktadır. Özellikle de
ekonomik yaptırımlar, iç istikrarsızlık, terör örgütleri ve 5. kol
faaliyetleriyle. Bölge merkezl...