Suriye’deki saflaşma, Doğu Akdeniz’deki enerji merkezli
hareketlilik, Karadeniz’de Rusya ile Ukrayna arasında dozu artan
gerilim, sıklıkla vurguladığımız şu formülü bir kez daha gündeme
getirdi: Akdeniz ve Karadeniz’e bir bütünün parçaları olarak
bakılmalı. İkisine ilişkin bütüncül bir strateji saptanmalı.
Ortadoğu’da yere sağlam basmak için Avrasya’da, Avrasya’da güçlü
olmak için Ortadoğu’da etkili olmak şart.
Malum; ABD bu bölgeleri karıştırmak, halkları - ulusları -
devletleri birbirine kırdırtmak için benzer yolları kullanıyor.
Emperyalizm tarafından araçsallaştırılmış, içi boşaltılmış bir
“insan hakları”, “demokrasi”, “özgürlük” söylemi; etnik - dinsel -
mezhepsel boğazlaşmaların teşvik ve tahrik edilmesi; “insani
müdahale”, “özgürleştirici işgal”, “ulus inşası”, “demokrasi
ihracı”, “devlet inşası”, “barışı koruma” adı altında ülkelere
saldırılması, kaynaklarının yağmalanması...
Belleğimizi tazeleyelim, 11 Eylül 2001’de New York’taki ikiz
kulelere yapılan terörist saldırılar, ABD’nin eline, yeni
saldırılar, işgaller için müthiş kozlar vermişti. Hemen sonra,
önceleri BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) denen, sonra GOKAP
(Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi) şeklinde
güncellenen proje yürürlüğe sokuldu. 2001’de Afganistan, 2003’te
Irak işgal edildi. Libya’da, Suriye’de yaşananlar ortada.
Emperyalizmden demokrasi gelmez
ABD hem doğrudan, hem NATO eliyle, “demokrasi” ve “özgürlük”
kavramlarını kullanarak, emperyalist politikalarını hayata geçirmek
için küresel ölçekte strateji izlemeye çalışıyor. Son yıllarda
devlet kapasitesi azalsa da; siyasi, iktisadi, askeri ve yumuşak
güç unsurlarında aşınma olsa da, bu iddiasından vazgeçmiyor.
Müttefiklerini daha çok cepheye sürüyor. Doğrudan zo...