AKP, PKK terör örgütünün TBMM’deki uzantısı olan HDP’ye heyet gönderdi, başörtüsü konusundaki anayasa değişikliği teklifini görüşmek için. Heyette Adalet Bakanı ve AKP grup başkanvekili de vardı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise “Cumhuriyet, 100 yıllık bir yıkım projesidir” diyerek Cumhuriyet için “Parantez, reklam arası, enkaz bıraktı, travma yarattı, bizi tarihimizden kopardı, dilimizi, kültürümüzü unutturdu” diyenlerle aynı çizgide buluştu. Konuyu, birkaç boyutuyla ele almakta yarar var.
Birincisi, HDP’nin, PKK terör örgütünün Meclis’teki uzantısı olduğu konusunda geniş bir görüş birliği var. Bu partinin kapatma davası, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülüyor. HDP’nin hiçbir yöneticisi, PKK için açıktan “terör örgütüdür” demiyor, diyemiyor.
İkincisi, iktidar partisi; gerekçesi ne olursa olsun, terör örgütünün uzantısı dediği bir partiye heyet yollayarak, onun desteğini isteyerek tam bir siyasi kurnazlık, tutarsızlık ve fırsatçılık örneği sergiliyor. Geçmişte, özünde çözülme ve çöküş süreci olan açılım sürecinde olduğu gibi, HDP’yle her an işbirliği yapabileceğinin de işaretlerini veriyor.
Üçüncüsü, kimlik siyasetinin, etnik, dinsel, mezhepsel temelli siyasetin, birbirini en sert biçimde eleştiren, asla bir araya gelmeyen partileri, hemen buluşturabildiğini gösteriyor bu fotoğraf.
Dördüncüsü, HDP gibi etnik temelli siyaset yapan, sınıf siyasetine çok uzak olan, emperyalizm destekli PKK terör örgütünün siyasal uzantısı olduğu bilinen bir parti, Cumhuriyet karşıtlığında da çıtayı yükseltiyor. Böylelikle solla, solculukla hiçbir ilgisi olmadığını, bir kez daha, eş genel başkanının ağzından itiraf ediyor.
HDP VE LİBERAL SOLCULAR
Beşincisi, HDP; dış siyasette de Türkiye’nin karşısında olan bir parti. Sözde soykırım iddiaları gündeme geldiğinde, Dağlık Karabağ’daki işgalde Ermenistan’ın yanında. Kıbrıs ve Ege’de Yunanistan’ın yanında. Irak’ta ve Suriye’de ABD emperyalizminin yanında. HDP’li milletvekillerinin, Avrupa Konseyi’ndeki oylamalarda, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren konularda, Türkiye karşıtlarıyla birlikte oy kullandıklarını bildiğimiz gibi, HDP’nin ABD’nin Irak’ı işgalini nasıl savunduğunu da anımsıyoruz.
Altıncısı, HDP yönetiminde, Saruhan Oluç’tan Sezai Temelli’ye dek çok sayıda yetmez ama evetçi var. Bu isimler üzerinden de AKP’yle iletişim ve uzlaşma kanalları açık.
Yedincisi, solculuk; öncelikle emekten, eşitlikten, bağımsızlıktan, Aydınlanmadan yana olmayı, emperyalizme ve feodalizme karşı durmayı gerektirir. O nedenle ulusal ölçekte yurttaşlık, sınıfsal düzlemde yoldaşlık şarttır. Bir solcu, öncelikle Cumhuriyetçi olmak zorundadır. Bu niteliklerin hiçbiri HDP yönetiminde yok. Buna karşılık, emperyalist güdümlü, Batıcı, kapitalist bir çizgi olan liberal sol, HDP yönetiminde çok etkilidir.