İktidar bloku, yerel seçimleri beka meselesi olarak görüyor.
Seçim öncesinde kentlerin sorunlarının, trafik meselesinin, azalan
yeşil alanların, kenti ve siyaseti kirleten imar rantının,
yağmalanan tarihsel dokunun, yok edilen kültürel mirasın, artan
hava kirliliğinin, güneşle aramıza giren dev gökdelenlerin
konuşulmasını istemiyor. Belediye seçimlerinde adeta Türkiye’nin
bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği, siyasal birliği ve sınır
güvenliğinin oylanacağını öne sürüyor. Bunu yapan iktidar bir
yandan da milli tank palet fabrikasını özelleştiriyor. Ordunun
asker mevcudunu azaltıyor. Bedelli askerliği kalıcılaştırıyor.
Askerlik sisteminde köklü değişiklik yapıyor. Bu adımların, Türk
ordusunun halk ordusu olmaktan, milli ordu olmaktan gelen gücünü,
saygınlığını, geleneğini, toplumsal bellekteki yerini tahrip
edeceğini dikkate almıyor.
Ordunun caydırıcılığını sadece profesyonel yönetim ve işleyişle,
yüksek teknolojiyle sağlayabileceğini düşünen zihniyet, duruma göre
orduyu “peygamber ocağı” olarak niteliyor, duruma göre “askeri
vesayetten” yakınıyor. Konumuz bu değil. Sorunumuz; ulusal savunma
sanayisinde olumlu adımlar atarken, dışa bağımlılık azalırken,
ordunun silah envanterinde çeşitlilik artarken, özelleştirme
konusundaki gözü karalık. Meselemiz; milli ekonomi, üretim
ekonomisi olmadan, milli savunmanın ve savunma sanayisinin cılız
kalacağını görememek. Derdimiz; Cumhuriyetin halkçı, devletçi,
kamucu ekonomi modelinden vazgeçmenin, ekonomide, siyasette,
toplumda, eğitimde, sağlıkta, orduda yarattığı olumsuz etkileri
kavrayamamak. Kuvayı Milliye ve İmalat-ı
Harbiye
Cumhuriyetin bilge isimlerinden
Turgut Özakman sıklıkla, “Kuvayı
Milliye, tahtadan kılıç, soba borusundan top, ipten üzengi
yapmaktır” derdi. Bir diğer ustamız Attilâ İlhan
ise ordunun, halkçı ve millici karakterini Mi...