Birkaç gündür, CHP’nin cumartesi günü İstanbul’da açıkladığı vizyon belgesini konuşuyoruz. Daha da konuşacağız. Konuşmalıyız da. Çünkü vizyon belgesinin hazırlanışında, sunumunda adı öne çıkan bilim insanlarının bilimsel yetkinliği, alanındaki seçkinliği, akademideki ünü yanında, ideolojik duruşu da önemlidir. Çünkü bilim, hele de toplum bilimleri, hele de iktisat, siyaset üstü değil, tamamen ideolojik, tamamen politiktir. Çünkü kaynağın kimden, yani hangi sınıflardan, nasıl toplandığı; öncelikle kimler için, nasıl, hangi önceliklerle harcanacağı, tamamen ideolojik bir sorudur. Çünkü ekonomi politik, yani siyasal iktisat, eskilerin deyimiyle iktisadı siyasi, tam da bunun için vardır.
Bilim; olayların, oluşumların yasalarını, neden, nasıl sorularını sorarak, gözlem ve deneye dayanarak, yöntemsel bir çabayla inceler. Bunlar arasındaki neden-sonuç ilişkisini açıklamaya çalışır. Kısacası, bilimin yasaları vardır ve bilim, sistematik bilgidir son toplamda.
Gelelim bilimin, ideolojik boyutuna, sınıfsal yönüne. Konunun bir içerik yönü vardır, bir de mali yönü. İster fen bilgisi dersi olsun, ister tarih dersi; hangi konuların okutulacağı, hangi başlıkların öne çıkarılacağı, ders kitaplarının hangi uzmanlar, bilim insanları tarafından yazılacağı şüphesiz ideolojiyle doğrudan ilgilidir. O ders kitabının devlet matbaasında mı yoksa özel matbaada mı basılacağından tutun, kitabın öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılıp dağıtılmayacağına dek, pek çok soru akla gelir. Eğitimde, sağlıkta özel sektör olmalı mı sorusu da bu kapsamdadır. Okul ve hastane işletme midir, öğrenci ve hasta müşteri midir, öğretmen ve doktor pazarlama elemanı mıdır sorularını mutlaka sorarız. Sorular da yanıtları da ideolojiktir.