Ekonomiye ilişkin haberler ve bu haberlerin nasıl sunulduğu, nasıl yorumlandığı, ideolojik tercihlerden, politik tutumlardan bağımsız değildir.
Örneğin, iktidar; Türkiye’nin ihracat rekoru kırdığını, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, eylül ayında, 20 milyar dolardan fazla ihracat yapıldığını açıklarken, hayata emekten, eşitlikten, ezilenden yana bakanların aklına hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk gelir. Örneğin, iktidar; 2021’i yüzde 9’u aşan büyüme oranıyla kapatacağımızı söylerken, ekonomide kamuculuğu, planlamayı, halkçı ve devletçi uygulamaları savunanların aklına yüksek döviz kuru, yüksek faiz, yüksek işsizlik, yüksek dış borç gelir. Örneğin, iktidar; herkesin elinde cep telefonu, altında arabası olduğunu savunurken, solcuların, Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin aklına, büyüme rakamlarından ziyade kalkınmanın niteliği, sürekliliği, vergi adaleti ve gelir dağılımındaki uçurum gelir.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Lakin ekonominin sayılardan, istatistiklerden ibaret olmadığını da biliriz. Çünkü özünde konuştuğumuz, üretim, mülkiyet, bölüşüm ilişkileridir. Kaynağı toplarken ve dağıtırken neleri, kimleri, hangi sınıfları öncelediğimizdir.