Kazakistan’da, akaryakıt zamlarını protesto eden yurttaşların başlattığı eylemler büyüdü, kitleselleşti, farklı bir boyut kazandı. Hükümet istifa etti. Göstericilerle güvenlik güçleri çatıştı. Olağanüstü hal ilan edildi. Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, olayların arkasında dış güçlerin olduğunu, teröristlerin yurtdışında eğitildiğini açıkladı; Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden destek istedi. Rusya’nın liderlik ettiği örgüt de Kazakistan’a asker yolladı. Bu gelişmelerin olası sonuçlarını tartışalım.
Birincisi, Kazakistan; jeopolitik önemi, zengin enerji kaynakları,
dengeli dış politikasıyla Orta Asya’da, Türk dünyasında, Avrasya’da
önemli bir ülke. 2.7 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın
9. büyük ülkesi. Rusya, Çin, Kırgızistan, Türkmenistan ve
Özbekistan’la komşu. Nüfusu 19.2 milyon. Bunun kabaca yüzde 70’ini
Kazaklar, yüzde 20’sini Ruslar oluşturuyor. Ruslar ülkenin
kuzeyinde yoğun olarak yaşıyorlar. 1991’de, bağımsızlık ilan
edildiğinde Rusların oranı neredeyse yarıya yakındı. Ülkede
Kazaklar ve diğer Türk kökenli yurttaşlar arasında da yer yer
gerilim yaşandı. Kazak halkı arasında feodal bağların güçlü olduğu
da unutulmamalı.
İkincisi, geçmişte 2008, 2011, 2016, 2018, 2021 yıllarında irili ufaklı gösteriler olmuştu. Son eylemler hayat pahalılığına, işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa karşı sokağa çıkan, demokrasi, özgürlük, insan hakları taleplerini dillendiren kitlelerin haklı, meşru talepleri olarak başlasa da ulaştığı boyut, geldiği nokta açısından, artık o denli masum değil. Eylemler; 2003, 2004, 2005 yıllarında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da yaşanan Soros destekli turuncu devrimleri çağrıştırıyor.