İktidar, ekonomik sorunları çözmek için attığı adımlarda umduğunu bulamıyor. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan KDV indirimlerini açıkladı. Lakin söz konusu indirimlerin de beklenen etkiyi yapmayacağı belli. Çünkü sorunlarımız yapısal. Üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı, vergi adaletini, verimliliği, kalkınmayı, gelir dağılımını unutmuş bir ekonomiyiz. 24 Ocak 1980 tarihinde tutulan yol, izlenen program, farklı partiler tarafından harfiyen uygulandığından, kısa vadede çözüm de mümkün görünmüyor.
Öncelikle şunu kabul edelim, ekonomi; sadece para politikalarından, fiyat istikrarından ibaret değildir. Bunlar önemlidir elbette, ama ekonomi, çok daha fazlasıdır. Ekonomik büyümeyi öne çıkarıp büyümenin niteliğini, sürdürülebilirliğini geriye itmek; büyüme istatistiklerini, parasalcı politikaları öne çıkarıp asıl önemlisi kalkınmadan, planlı kalkınmadan, bütüncül kalkınmadan, kalkınma ekonomisinden vazgeçmek yanlıştır.
Bizim bu yanlış dediklerimiz, kimilerinin ekonomi politik tercihi, ideolojik tercihi, sınıfsal tercihi olabilir. Liberalleri, neoliberalleri mutlu edebilir. Ama Cumhuriyetçilerin, yurtseverlerin, devrimcilerin, Atatürkçülerin, solcuların, ulusalcıların buna usulden ve esastan itirazı vardır. O nedenle, sadece liberal demokratları, muhafazakârları, sağcıları, milliyetçileri değil, bazı sosyal demokratları ve hatta sosyalistleri de hayli etkilemiş olan Turgut Özal’dan bu yana dolaşımda olan, “Sınıf kavgası sona erdi”, “Emek- sermaye çelişkisi aşıldı”, “Küreselleşme çağında yaşıyoruz” gibi cilalı sözleri sorgulayarak başlamak gerekir işe.
CUMHURİYETÇİLİK, KAMUCULUK, TOPLUMCULUK, HALKÇILIK
Belirtelim, bir Cumhuriyetçi sadece büyüme rakamlarına bakmaz. Zira
büyüme ille de toplumsal refahı getirmeyebilir. Aralarında her
zaman doğrudan ilişki yoktur. Büyümenin niteliği, sürekliliği
önemlidir. Nitekim Türkiye büyüdüğü oranda kalkınamayan; büyüdüğü
halde istihdam yaratamayan bir ülkedir. Yıllarca istihdamsız
büyümüş, istihdamsız büyüme hastalığına yakalanmıştır.