Türkiye, Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sisteminin
teslimatına kısa zaman kaldığı halde, henüz bu konuda ulusal bir
uzlaşıya varamadı. Sistemin fayda - maliyet analizini yapan
uzmanlar farklı fikirler dillendiriyorlar. Sadece uçaklara karşı
etkili olduğunu, balistik füzelere karşı işe yaramadığını
belirtenler var. ABD’nin Patriot füze savunma sisteminden çok daha
etkili olduğuna dikkat çekenler var. S-400 füzeleri NATO sistemiyle
uyumlu olmadığından, işe yaramayacağını, onca paranın çöpe
gideceğini söyleyenler var.
Elbette esas olan, arzu edilen, en ileri teknolojiye sahip kendi
ulusal sistemimizi üretmek. İster ABD, ister Rusya, ister Çin fark
etmez, bir başka ülkeye bağımlılığı reddetmek. Ne var ki ilgili
bakanlıklardan üniversitelere, sanayicilerden Ar-Ge
laboratuvarlarına dek geniş bir çevre seferber edilmeden, bu yönde
milli mutabakat sağlanmadan, böyle bir sisteme kısa sürede sahip
olmak da mümkün değil. Dahası var. Türkiye’nin S-400 kararı
nedeniyle ABD gerilimi sürekli artırıyor. PKK - PYD - YPG terör
örgütüne verdiği desteği sürdürüyor. FETÖ’yü sahiplenmeye devam
ediyor. Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi,
İsrail ve Mısır’ın Türkiye karşısında oluşturdukları ittifakı
destekliyor. Ortak enerji sondajlarına arka çıkıyor. Bir yandan da
Türkiye’yi, ekonomik yaptırımları gündeme getireceğini; F- 35
projesinden çıkaracağını; NATO içinde dışlayıp yalnızlaştıracağını
söyleyerek tehdit ediyor. Geçmişte, 2015’te, Çin’den hava savunma
sistemi alımını, hem de 2 yıl süren pazarlık sonunda ve imza
aşamasında engellediğinden; 2010’da, NATO’nun Lizbon Zirvesi’nde
Türkiye’yi Malatya’nın Kürecik ilçesine füze kalkanı radarı
yerleştirmeye ikna ettiğinden (2012’de radar yerleştirildi),
yaptığı baskıların yine işe yarayacağını düşünüyor.
Üstelik ABD bu konuda yalnız değil. Avrupa Birliği yanında.
Kimileri aksini iddia etse de, ABD emperyalizminin saldırı aygıtı
olan NATO arkasında. Nitekim NATO...