ABD’nin etkili gazetelerinden Washington Post, ABD Başkanı
Trump’ın, 2018’de günde ortalama 15 kez yalan
söylediğini yazdı birkaç gün önce. İşin ahlaki boyutu bir yana,
Trump’ın oturduğu koltuk gereği, meselenin siyasi yönü, dünyanın
tamamını ilgilendiriyor, özellikle de Türkiye’yi.
Fakat bizim açımızdan bir sorun daha var. O da ülkemizde, Trump’ın
yalanlarına inanan kalabalık bir kitlenin olması. Siyasetçilerden
bilim insanlarına uzanan geniş bir yelpazede hem de. Bu tablo
vahim. Çünkü tarih, iktisat, hukuk, siyaset, diplomasi bilmemenin
sonucu. ABD hayranlığının yansıması. Özgüven eksikliğinin kanıtı.
Kişisel ve siyasal geleceği, ABD’de aramanın neticesi. O nedenle
ABD’nin gerileyişini, aşınan devlet kapasitesini göremiyorlar. O
yüzden emperyalizmin posta beygiri, kuryesi, sözcüsü olmayı,
büyüklük sanıyorlar. Bundan da gurur duyuyorlar. Bu hayranlık
siyasi tartışmalarda, üniversite kürsülerinde, gazete
manşetlerinde, kitaplarda, makalelerde, ekranlarda görülüyor.
Türkçüsünden İslamcısına, milliyetçisinden sosyal demokratına,
muhafazakârından sosyalistine dek farklı siyasi geleneklerden,
ideolojik kimliklerden gelenler, ABD savunuculuğunda buluşuyorlar.
Bu da onların tespitlerine, teşhislerine, tahlillerine,
tahminlerine yansıyor.
O nedenle; Arap Baharı denilen süreci doğru anlayamadılar. İç
dinamiklerin boyutunu, etkisini göremediler. Çin’in yükselişini,
Rusya’nın artan etkisini, İran’ın bölgesel nüfuzunu, Almanya’nın
ABD ile arasına mesafe koymasını, Suriye’de rejimin direncini
kavrayamadılar. Örnekler çoğaltılabilir... Zihinleri
prangalardan kurtarmak
ABD’deki gerilemeyi daha iyi kavramak için, geçen yüzyılın başına
gidelim. O günün dünyasının lideri olan; emperyalizmin,
diplomasinin, istihbaratın kitabını yazan İngilizlerin
sömürgelerine nasıl yaklaştığını gözümüzde canlandıralım. Ma...