Türkiye ve ABD’ye ait helikopterler, Suriye’de, Fırat Nehri’nin doğusunda, ortak devriye uçuşlarını sürdürüyorlar. Dün de ABD basını, Suriye’nin kuzeydoğusunda kurulması amaçlanan güvenli bölge için, ABD’nin ilave olarak 150 asker sevk edeceğini yazdı. Bu askerler, Mehmetçikle birlikte kara devriyesi yapacaklarmış.
Çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Suriye’de PKK – PYD – YPG terör örgütü üyelerini eğiten, silahlandıran, onlardan bir ordu kuran ABD; bir yandan da Türk askeriyle birlikte ortak devriye yapıyor. PKK üyesi 3 teröristin başına para ödülü koyan ABD, bu terör örgütü için “kara gücüm” diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin terör örgütüne 50 bin TIR silah yolladığını, bunun müttefik hukukuyla bağdaşmadığını belirtirken, ABD Başkanı Trump’tan “dostum” diye bahsediyor. Trump’la samimi ve güçlü bir diyalog içinde olduklarını söylüyor.
Bu durum, ABD’nin Türkiye’ye karşı izlediği “havuç ve sopa” politikasıyla izah edilir olmaktan uzun süre önce çıkmıştır. ABD, Irak’ın kuzeyinde ne yaptıysa, nasıl yaptıysa, hangi kuvvetlere dayanarak yaptıysa, Suriye’nin kuzeyinde de aynısını yapmaktadır. Kendi güdümünde bir devletçiğin altyapısını oluşturmakta, bu kukla devletin ordusunu kurmaktadır.
ABD’nin asıl hedefi
ABD, İsrail’in güvenliğini tahkim etmek, İran’ı kuşatmak ve yalnızlaştırmak, Akdeniz’e kıyısı olan bir Kürt devleti kurmak için Irak ve Suriye’ye çullandı. Başka hesapları da var elbette. Enerji kaynak ve güzergâhlarının denetimi, Rusya ve Çin’in gelişen nüfuzunun geriletilmesi, Suudi Arabistan’ın güvenlik endişelerinin giderilmesi gibi...
Tüm bu konu ve denklemlerde Türkiye’nin tercihi öne çıkıyor. Kimi zaman da belirleyici oluyor. Bu tercih, ya ABD’nin elini rahatlatıyor ya da işini zora sokuyor. O nedenle ABD, Türkiye’yle ne kadar gerilim yaşarsa yaşasın, Türkiye’yi tamamen gözden çıkar...