Hepsi sadece dört günde oldu. İki Akit yazarıyla konuştum.
Onları ilk arayan gazeteciydim. İkisi de haksızlığa uğramıştı.
Birine soruşturma açılmış, öbürü yazdıkları nedeniyle
kovulmuştu.
Aslında başka ortak özellikleri daha vardı.
Mahallelerinin politikalarını ve samimiyetini sorguluyorlardı. Ne
tesadüf; ikisi de gazetelerinde McKinsey anlaşmasını eleştirmiş,
hedef olmuştu.
Birisi Abdurrahman Dilipak.
Katalogla çalışan çok eşlilik ajanslarını anlatıyor, “İmam nikâhı
da işin aldatmacası. Biri gidiyor, biri geliyor, iki gidiyor, iki
geliyor” sözleriyle camianın durumunu resmetti.
“Uğur Mumcu, Toktamış Ateş ile yıllar önce
yaptığımız programlar sonucu, CHP’li bir belediye bir caddeye benim
adımı vermişti” dediği yerde bu kez AKP vardı. “Benim o bölgede
konuşmamın kendilerine zarar vereceğini düşünüyorlardı, iki kez
erteleyip sonra toplantıyı iptal ettiler” sözleriyle manzarayı
özetliyordu.
Suriye politikasını da FETÖ operasyonlarının dokunulmazlarını da
eleştirdi. İp McKinsey’de koptu.
“FETÖ’den farkı yoktur. ENRON’a danışmanlık yapan bir kirli şirketi
Türkiye’ye sokamazsınız. Sokarsanız cehennemin dibine kadar yolunuz
var” dedikten sonra “beni ya da benim gibi düşünenleri dışlayıp
Rothchild’leri McKinsey’gilleri dost edinenler, bir gün bazı
gerçeklerin farkına vardıklarında çok geç olabilir” diyerek
uyardı.
Cumartesi günü soruşturmayı öğrenince aradım. Bir zamanlar Akit’te
yazan ve bu gazete tarafından kitapları dağıtılan Adnan
Oktar’cılar, Dilipak’ı BİMER’e şik...