Şimdi sabah erken kalkan “milli kurtuluş savaşı” başlatıyor. Oysa bir asır önceki, yalnız dışarıya karşı bir bağımsızlık hamlesi değildi. Aynı zamanda millet olma süreciydi. Atatürk, daha Cumhuriyet bile kurulmadan, 27 Ekim 1922’de, Bursa öğretmenlerine anlatıyordu: “İtiraf edelim ki biz üç buçuk sene evveline kadar cemaat halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi idare ediyorlardı. Cihan bizi temsil edenlere göre tanıyordu. Üç buçuk senedir tamamen millet olarak yaşıyoruz.”
Peki, millet neydi?
Dünya faşizme giderken, 1931’de, Medeni Bilgiler ders kitabında, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” demişti. Millet üzerinden yapılan her türlü ayrımcılığa da erkenden tavır almıştı. Haliyle, yüz yıllık ders: Milleti bölen, milleti ayrıştıran, bunu da en tepeden yapan kişi “milli mücadele” veremez.
BAKAN AKLANDI YA MEMURLAR!
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kendi bakanlığına dezenfektan satan eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın dosyasını kapatma kararı aldı. Ben de tam bu sırada, Pekcan’ın bakanlığından sorgusuz sualsiz atılan memurlara denk geldim.
Önce şunu söyleyeyim. Devlet, kamuya ait üniformayı, bir şeyhten, bir örgüt liderinden emir alan kimseye vermemeli. Öte yandan, bu kriter somut olgulara, delillere göre yapılmalı. Kişiler, düşüncelerine, inançlarına, etnik kökenlerine, yaşam tarzlarına bakarak damgalanmamalı. Konuştuğum memurlarsa, kendilerine karşı, bu ilkelerin tam tersine ayrımcılık yapıldığını söylüyordu.