Açık söyleyeyim, adını unutmuşum. Yıllardır hepimiz ona “Hacı Amca” diyoruz. Biz büyürken, onun sakalları beyazladı. Çay ocağında bir o yana bir bu yana, delikanlı gibi koşturur. Ama yüzündeki derin çizgiler yaşını ele verir.
Aslında bildim bileli Milli Görüşçü. Öyle kravatlı, tıraşlı takımından değil, damardan. Erdoğan, “Milli Görüş gömleğini çıkardım” dediğinde bile anlayışla yaklaştı. “Mecburen” dedi. Çizgisinden vazgeçmedi.
Doğulu, iyi Kürtçe bilir. HDP’lilerle pek anlaşamaz. Gençliğinden beri Erbakan’ı desteklemiş. 1991’de Refah Partisi, MÇP ile ittifak yapınca hoşlanmamış. Tam da o günlerde, Erbakan’a başkaldıran Kürt raporunu yazan Erdoğan’a sevgisi artmış. Sokak lambasına tırmanıp bayrak astıkça, ardından seçimleri de birer birer kazandıkça, ona inancı daha da artmış. Erdoğan partiden koptuktan sonra, “yol bu yoldur” deyip AKP’ye katılmış.
Biliyordum; Hacı Amca, MHP ile koalisyondan da hoşlanmamıştı. Ama sıkça “Borcumuz var” sözünü kullanıyordu. Onun ümmetçiliği, “kavmiyetçi” dediği MHP ile uyuşmasa da “Bizi düşerken kaldırdılar” diyordu.
Geçen hafta geçerken çay ocağına uğradım. Tam da Kılıçdaroğlu....