“Çok söz söyledi. Çok hikâye anlattı. Rivayet odur ki Yunus üç bin şiir yazmıştı. Her Yunus’un bir Molla Kasım’ı vardır. ‘Şeriata aykırı’ dedi. Binini yaktı, binini suya attı, son binde ‘Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir’ beytine rastladı. Yakılanlar göğe, sudakiler balığa döndü, kalanı beşere kaldı. Molla Kasım mı? Yaktığının, boğduğunun başında oturup günahlarına ağladı. Günahını da din adına işledi, affını da Tanrı’dan diledi. Molla Kasım’ların devri daimi hiç bitmedi.”
Gazeteci Fethi Yılmaz’ın “Katli Vacip” kitabı, benim yazdığım bu satırlarla başlıyor. Kitap, Türkiye’nin karanlık düzeninin sembolü tarikat ve cemaatlerin sır cinayetlerini aydınlatıyor. Katledilenler “imansız” sanmayın. Son nefeslerini inanarak verenlerin ölümü, “Müslüman kardeşleri”nin elinden oluyor. Buna rağmen her cinayete inanç karıştırılıyor. Kan alan çıkar, din kılıfına sokularak kutsallaştırılıyor. Geriye, gözü kara bir müride, “öldür” demek kalıyor. İşin ilginci, nasıl oluyorsa yargı, cinayet işleyen müritleri “mecburen” cezalandırırken azmettirenlere gözlerini kapatıyor.
...