Bir insanı seversin ve dünya bunun farkındadır. Çığlık atmak istersin yine de fısıldarsın, herkes duyar. Dirseğin dirseğine değdiğinde uzaklara giden trenler kalkar. Göz göze geldiğinde ambulanslar siren çalar.
Bir insanı sevmek, gayrıyı sevmektir. Damların saçağını, apartman boşluklarını, ıssız sokaklarını sevmektir.
Hiçbir aşk yoktur ki şehir tanığı olmasın. Şehri öldürürken, aşklarımızı ve çocuklarımızı da mı öldürüyoruz?
Cumartesi akşamı Sabah’ın sahibi Kalyonlar ile Hürriyet’in patronu Demirörenler dünür oldu. Fotoğraflardan kolanın su gibi aktığının görüldüğü gece, daha 24 yaşındaki Yelda Demirören, Kalyoncular’ın gelini oldu. İşin aslı “evet” derken bile şehre karşı suç işlendi. Sultan Abdülaziz’in ve Mimar Balyan’ın mirası olan Çırağan Sarayı’na, bütün İstanbul’un göreceği şekilde, nargile kafeleri aratmayacak bir çirkin bina günler içinde eklendi.
Mimarlarla konuştum. Birinci grup eski eser olan yapının siluetini kapatacak böyle bir inşa mümkün değildi. Bunun için İstanbul 3 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Tabiat Komisyonu’ndan yıllar sürebilecek izin prosedürü gerekiyordu. Konu, nikâh ağlarıyla örülen sermaye olunca, hukuk düzeni yine ayaklar altına alındı.
Kaçak bina hakkında suç duyurusunda bulunması gerekenler ya da dozerlerle yıkacaklar, düğün davetlisi, nikâhın kıyıcısı ya da şahidiydi. Öyle ya mazbatası verilse “Kabul ediyor musun” diye soracak kişi Ekrem İmamoğlu olacaktı. Oylar “sayılamayınca” nikâhı uzatmalı başkan kıydı. Böylece medya patronları her gün aleyhinde kara propaganda yaptıkları İmamoğlu’na...