“Kim aldırdı lan bizi. 18 kişi yol gidiyoruz diye çete mi olduk yani? Üç ruhsatsız silah, üç ruhsatlı silah, iki uzun namlulu, 50 gr dalga lirika, bir tane el bombası. En fazla bir iki saate çıkarım ben. İstediğiniz kadar uğraşın.”
Yazan Sadık Yıldırım’dı. Biliyorum, tanımıyorsunuz. Ben de tanımıyordum. Ta ki o güne kadar. İzmir’de polis, konvoyla gezen şüpheli bir arabayı çevirdi. Aracın içinden, Yıldırım’ın listesini verdikleri çıktı. Silahların yanında, “lirika” diyerek kastettiği “öteki hal”e geçiren uyuşturucu haplardı.
“Ne oldu” derseniz sürpriz değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere, AKP’nin zirvesindekilerle fotoğrafları olan Yıldırım, kısa sürede serbest bırakıldı. Çıkıp, kendisini gözaltına alan, aslında görevini yapan polisi tehdit etti.
Yıldırım’ın sosyal medya hesabı silahlarla, mermilerle doluydu. Yükselen tepkilerin ardından yeniden gözaltına alınıp tutuklandı. Ortalık sakinleşince bırakıldı.
Sadık Yıldırım haberi en çarpıcı olanı. Kiminde çakarlı araç var kiminde koruma var.
Sedat Peker’inkini günlerce konuştuk. Bazen yanlarına “Ayaklarına taş değmesin” diye polis bile veriliyor. Olmadı, silah ruhsatı, koruma kararı, çakarlı araç işlerini görüyor.
Milli Beka Hareketi denilen militan grubun başkanını hatırlıyor musunuz? Gezdiği arabadan çakar, siren, polis amblemi, polis telsizi ve basın tanıtım kartı çıkmıştı. Polis çevirince “abileri”ni arıyordu.
Kimi zaman siz trafikte beklerken yanınızdan gürültüyle geçiyorlar. Kimi zaman siyah elbiseleriyle “bi dakka” diyerek kendilerine yer açıyorlar. Ortak özellikleri, sosyal medyalarında, “Hele bir sokağa çıkın” diyerek silahla muhalifleri tehdit ettikleri mesajlar. Bir de devletin tepesindekilerle verdikleri pozlar. “Mafya mı devletleşiyor, yoksa birileri devleti mi mafyalaştırıyor” diye sorarak endişeleniyorsunuz.
RAYİCİ 2 MİLYONA ÇIKIYOR
Hafta sonu “bu işlere tanıklık yapmış” biriyle konuştum.
Masraflar, tatile götürülen kravatlılar, elden verilen paralar...
Bunu iş edinenler bile anlatılıyordu. Rayici 2 milyon
liraya kadar çıkıyordu. Biliyorum sizin için büyük para. Ama
onlar için çerez.
Diyelim devletle iş yapan bir şirketin personelisiniz... Olmasanız da onlar sizi yapar! Olmadı mı? Adı sanı bilinmeyen bir dernekte, malumlardan bir partide önemsiz bir görevli oluyorsunuz.
Elbette bu kadarı yetmez...
Koruma kararı için tehdit altında olmanız da icap eder. Şimdi beni tehdit edeni nereden bulacağım diye düşünmeyin. Onu da hallediyorlar. Gidip bir mail hesabı açıyor, dümenden tehdit mesajlarını size atıyorlar. “İşim, siyasetim, partim yüzünden hedefteyim” diyerek önce şikâyetçi oluyorsunuz. Ardından koruma kararı, silah ruhsatı talep ediyorsunuz. Aracınızı da “öncelikli geçiş” kapsamına aldırıyorsunuz. Artık devlet sizinle, açılan yollar da sizin!