Bir zamanlar Yeşilçam’ın fakir ama gururlu jönleri vardı. İyilik karşılıksız olduğu için yürekleriyle kazanırlardı. Sonra konaklarda çekilen diziler geldi. Ancak Dilan Polat olayı bize bir ders verdi. Diziler ne gösterirse göstersin, toplum görgüsüz zenginleşmeye öfke duyuyor. Ait olduğu sınıfı bilmiyor ama ömür boyu çalışsa da hangi sınıfa ait olamayacağını görebiliyor.
Peki yargı adına Polat hikâyesinden çıkarılacak ders var mı?
Diyeceksiniz ki ne güzel işte, hep eleştirdiğiniz yargı olayın peşini bırakmıyor. Karaparanın üstüne gidiyor. Evet haklısınız ama bir durun.
Polat dosyasını İstanbul Anadolu Adliyesi Savcısı G.K. soruşturuyor. Ancak aynı olay Çağlayan Adliyesi’nde de soruşturuluyormuş. Eldeki delillere rağmen nedense bir türlü adım atılmıyormuş. Adliyedeki savcı devreye girdikten sonra her şey çorap söküğü gibi gelmiş.
Bunu neden hatırlattın diyeceksiniz... Tam da Savcı G.K’nin öyküsü nedeniyle. G.K. daha önce Çağlayan Adliyesi savcısıydı. Türkiye’nin gündemindeki kritik davalara bakıyordu. Gelgelelim sonrasında başsavcı ve vekiliyle ters düştü. Hakkında soruşturma açıldı. Bu süreçte Anadolu Adliyesi’ne gönderildi. İşte bu noktada önemli bir detay var...
DİLAN POLAT SAVCISININ İFŞALARI
Savcı G.K., HSK’ye normal olarak bir savunma verdi. Hakkındaki soruşturmayı art niyetli bir girişim olarak değerlendirdi.
Kim böyle bir art niyet taşır ki? G.K., HSK’ye verdiği savunmada, kendisinden bazı kritik soruşturmaların hiçbir şey yapmadan kapatılmasının istendiğini ancak buna direnince hedef olduğunu anlattı. Örnek mi?