Savaş başladıktan ancak bir ay sonra Suudi Kralı’nın “nazik daveti” ile “olağanüstü” toplandılar. Bütün Arap ve İslam devlet liderleri buluştular. Sonuçta sıfıra sıfır elde var sıfırı açıkladılar. Netanyahu’dan dalga geçer gibi “İktidarınızı ve çıkarınızı korumak için sessiz kalın” yanıtını aldılar.
Filistin halkının ekmeği yok ama siyasetçiler için Filistin’in ekmeği bol. Dün Erdoğan grup toplantısında konuşunca bir kez daha aynı soru gündeme geldi: Netanyahu savaş suçundan yargılanabilir mi? İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı emekli askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’un bu sorunun yanıtına çalıştığını biliyordum. Açıp sonucunu sordum.
“Savaş suçları mahsus suç olmadığı için bu suçları herkes işleyebilir” diyen Üçok, savaş hukuku kurallarının ve ihlaline karşı yaptırımların Cenevre Sözleşmelerinde yer aldığını hatırlattı:
“Somut olaylar üzerinden giderek açıklamaya çalışalım. İsrail, 17 Ekim günü el Ehli Baptist Hastanesi’ne düzenlenen saldırıda yaklaşık 500 kişinin ölmesine neden oldu. Sözleşmenin 18. maddesi ‘yaralıları, hastaları, malulleri ve loğusa kadınları tedavi için teşkil edilen sivil hastaneler, hiçbir veçhile taarruza uğrayamazlar’ diyerek hastane bombalanmasını açık olarak savaş suçu saymıştır. Aynı sözleşmenin 23. maddesi ‘Düşman dahi olsa, münhasıran sivil halka mahsus her türlü ilaç ve sıhhi malzeme sevkıyatının ve keza dini levazımın serbestçe geçmesine müsaade edecektir’ demesine karşın İsrail, ilk günden itibaren Gazze’yi dünyaya kapatmış, insani yardımların geçişine dahi izin vermeyerek savaş suçu işlemektedir.”
Üçok’a göre İsrail, sözleşmenin 49. maddesini Gazze’nin kuzeyini boşaltarak, 54. maddesini elektrik ve su tesislerini bombalayarak ihlal etmişti.
NETANYAHU DA HAMAS DA YARGILANABİLİR
Peki kim bunun cezasını verecek?