Akit’in kadrolu provokatörü, parmağıyla darağacını gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun idamını beklediklerini
söyledi.
Parmak tanıdık. Sahibi Mehmet
Özmen. “Kadrolu” dedim ya, tesadüf değil. Biraz
geriye gidin, eminim hatırlayacaksınız. İstanbul Barosu Olağanüstü
Genel Kurulu’nda kürsüyü işgal eden, avukatlar indirmeye çalışınca
yalandan kalp krizi geçiren o. Cumhur İttifakı’nın olmadığı
günlerde, MHP Genel Merkezi’ne gidip kışkırttığı ülkücüler
tarafından dışarı atılıp baygınlık geçirme numarasıyla ambulans
bekleyen o. Gezi Parkı’nda bir eylemcinin düşürdüğü ajandayı
“birileri” nedense ona servis ediyor. O ise kendisini “Sol gazetesi
muhabiri” olarak tanıtıp rehberdeki isimleri teker teker arayıp
başka bir provokasyon yapıyor.
Uzatmayayım…
Adını sorgulayın, hiçbir ciddi işi yok. Haber yapmaktan çok haber
oluyor. “Linç edildi”, “dayak yedi”, “saldırıya uğradı”
tezgâhlarının kadrolu oyuncusu o.
Her kışkırtıcının ipini tutan biri olduğuna göre soralım: İdam
sehpası gösteren parmak aslında kimin? Ulucanlar’ı
nasıl müze yaptılar
Darağacına dikkat ettiniz mi? Ulucanlar Cezaevi
Müzesi’nindi.
Tarihi cezaevi, iktidarın demokrasi maskesi taktığı günlerde,
2006’da, kapatıldı. AKP’li Altındağ Belediyesi talip oldu, 2009
yılında müzeye dönüştürüldü. 2010’da açıldı.
“Bitsin bu hasret” dedikleri Pensilvanya’daki Hocalarının
“mezardakiler kalkıp oy kullansın” dediği referandum dönemleriydi.
Ellerini öptükleri Eylülist paşaların, önlerinde diz çöktükleri
şeyhlerin, evlerinde buluştukları patronların işledikleri suçları
Cumhuriyete yüklüy...