Beddua ile ölüm olmuyor. Yoksa insan ırkı çoktan kaybolup gitmişti...
Gazze yine abluka altındaydı. “Rotamız Filistin, yükümüz insani yardım” sloganı ile bir ziyaret örgütlendi. 28 Mayıs 2010’da Antalya’dan yola çıkan Mavi Marmara, Akdeniz’de beş gemiyle daha buluştu.
Gazze’ye yardım organizasyonunun başını İHH (İnsani Yardım Vakfı) çekiyordu. Olacakları öngördüklerinden mi bilinmez, AKP’li vekillerin gemiye binmekten vazgeçtiklerini okuduk.
31 Mayıs gecesi, uluslararası sularda, İsrail ordusu Mavi Marmara’ya müdahale etti. Açılan ateşte 10 Türk vatandaşı hayatını kaybetti.
Kamuoyu o gün ayağa kalkmıştı. Erdoğan yurtdışındaydı. Ankara’da kırmızı alarm verildi. Başbakanlıkta yapılan toplantıda olanları dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Nusret Güner, Toygun Atilla’nın “Sakıncalı Amiral” kitabında anlattı: “Bu tarihi toplantıda, Mavi Marmara gemisine refakat ve koruma gündeme getirildi. Hükümet yetkilileri Deniz Kuvvetleri’nin buna hazır olup olmadığını sordu. Deniz Kuvvetleri’ni temsilen toplantıda bulunan Koramiral Nusret Güner, Mavi Marmara gemisine refakat ve koruma için kuvvetinin hazır olduğunu belirtti ve hemen ekledi; ‘Refakat ve koruma görevi için hazırız. Ancak bilmenizi isterim ki bu durumda İsrail ile aramızda çatışma çıkması an meselesidir. Angajman kurallarını uygulama yetkisi bu durumda Deniz Kuvvetleri’ne verilmelidir.’ Nusret Güner’in bu cevabının ardından hükümet üyeleri ‘Mavi Marmara’ya koruma ve refakat için savaş gemilerini göndermeyelim ama basına, ‘Savaş gemilerimizi gönderdik’ diye beyanat verelim diye görüş bildirdiler.”