Kara Harp Okulu Kurmay Başkanı Hamdi
Kızgınkaya, odasında dereceye giren öğrencileri
ağırlıyordu. Biri “piyade olmak
istiyorum” yanıtını verince şaşırdı.
“Evladım notların yüksek, neden fen
sınıflarından birini tercih etmiyorsun”
dedi bu kez. “Atatürk piyade idi, ben de Atamızın
sınıfından olmak istiyorum” sözleriyle
karşılandı.
1962’de yaşanan bu karşılaşmayı İlker Başbuğ’un
son kitabının eklerinde yer alan Kızgınkaya’nın mektubundan okudum.
Mahpusa düşen Başbuğ’a, 51 yıl önce yaşadıkları olayı, o günkü
komutanı hatırlatıyordu.
Günlerdir İlker Paşa’nın “Ergenekon’dan Çıkış”
kitabını değil, ardından verdiği röportajdaki “Bugün olsa
yine Kozmik Oda’yı açardım” sözlerini
tartışıyoruz. İlker Paşa’nın bu görüşüne katılmıyorum. Kozmik Oda
sözlerine özellikle o dönem mağdur olan silah arkadaşlarının
eleştirilerini anlıyorum.
Ancak asıl meseleyi ıskalıyor muyuz? FETÖ’nün
görmek istemediği komutan
Kitapta en çok merak ettiğim 2010 yılının yüksek askeri şûrasında
yaşananlardı. Günler süren YAŞ krizini dışarıdan takip etmiştik.
İçeride neler olduğunu ise bilmiyorduk. Öğrenmiş olduk.
30 Ağustos 2010’da Başbuğ görevi bırakacaktı. FETÖ’yü adını vererek
hedef alan, Irak ve Suriye’nin bölünmesine karşı somut doktrine
sahip İlker Paşa’nın, ardında kendisi gibi bir TSK bırakması
istenmiyordu. Bu da günler süren gerilime neden oldu.
Hatırlayın, YAŞ’a günler kala ilk kriz, 23 Temmuz 2010’da Balyoz
kumpasında 102 asker için yakalama kararı çıkarılmasıyla
yaşandı.
Bitmedi…