Ah şu masallar...
Eski Yunan’da bir köle olduğu düşünülen Ezop’un anlattıkları dilden dile dolaştı, bugüne kadar uzandı. Hayvanlar konuşuyordu ama sözleri fazla insandı. Eleştirel tarzı kadar, dilini de miras bıraktı. Anlamayı biraz da okurun çabasına bırakan bir söyleyiş diyelim. Özellikle istibdat dönemlerinde sıkça kullanılan bu ifade şekline, Rusya’da Çarlık döneminde de, İtalya’da Mussolini iktidarında da rastlayabilirsiniz. Çernişevski için sansüre, Gramsci için hapishane denetçilerine karşı etkili bir çözümdü.
Ben de bugün azıcık Ezop dilini kullanayım. İsim ve yer belirtmeden size garip bir hikâye anlatayım.
Masalımızın kahramanları iki kişi: Son dönemde en kritik soruşturmalarda görevli, “kelleyi koltuğuna almış” dedikleri bir “önemli savcı” ve bir “başsavcı”.
Masal bu ya, “geçinip gidecekler” diye beklerken şaşırtıcı bir şey oluyor. Yeni atanan başsavcı, önemli savcıyı görevinden alıyor. Önemsiz denebilecek işlere atıyor. Önemli savcı kızıyor, bir süre izne ayrılıp uzaklaşıyor. Kimileri önemli savcı ile başsavcı arasında bir tartışmanın dahi yaşandığını söylüyor.
Derken devamı geliyor...
Başsavcının odasında bir polisin gözaltına alındığı haberi gündeme düşüyor. Mali suçlarla ilgilenen, “kızağa çekilmiş” polisin durumu kafaları daha da karıştırıyor. İfadesi alınıp serbest bırakılıyor. Adliyede “sıra onda” fısıltıları duyuluyor.
Yaşanan bir olay fısıltıları konuşmalara dönüştürüyor. Emniyet mensupları, önemli savcının eski kalem müdürünün odasını basıyor ve arama yapıyor. Görevliler, özellikle bilgisayardaki yazışmalarla ilgileniyor.
Polisiye dizileri andıran...