İnsanlar çoğu zaman görünmemek için susar. Bazense suskunluk
aksine göze batar.
Aydın Ünal’ın “kaçıyorum” diyerek Yeni Şafak’a
veda etmesi hak ettiğinden az konuşulmadı mı sizce de?
Öyle ya, Ünal yalnız bir yazar değil. AKP’nin eski vekili.
Erdoğan’ın yaptığı konuşmaların binlerce sayfalık
yazarı. Yani iktidardaki partinin
ciğerinin ortasında yer almış bir
siyaset- fikir adamı.
Ne oldu da kendi mahallesindekilere “Kaçışımız düşmandan değil,
‘dost’ görünenden kaçıştır” diyecek kadar yabancılaştı? Neler
yaşandı da “kaçışımız korkudan değil, pervasızlıktan; tehditten
değil, aldırmazlıktan, gözü dönmüşlükten, hırstan kaçıştır”
satırları yazıldı?
Bu soruların yanıtını kendi gazetesi dahil hiçbir yerde okuma
şansımız yok. Zira yaklaştıkça görünüyor, AKP’nin derin bir
“omerta yasası” var. Hangi cinayete tanık olunursa
olsun kulakları sağır eden suskunluk devreye giriyor. Aydın Ünal’da
olduğu gibi, cenaze soğumadan kaldırılıp sırlarıyla birlikte
gömülüyor. Kol kırılıyor, yen içinde kalıyor. Aydın Ünal
neden bıraktı?
İlk soru şu: Yeni Şafak, Ünal’a “bırak” dedi mi? Hayır. Bizzat Ünal
“bırakıyorum” dedi.
Peki, Ünal’ı bırakmaya kim zorladı?
Yakından tanıyanlar tek bir yanıt veriyor: Pelikan
grubu.
Bilmeyenler için söyleyelim. Hepimiz bu yapıyı
Ahmet Davutoğlu’nu istifaya
zorlayan bildiriyle tanımıştık. “Pelikan Dosyası” filmine öykünen
metne verilen isim nedeniyle bu adla a...