Siyaset, bir grubun meselesini herkesin haline getirme
sanatıdır. Sınıf siyaseti, bir sınıfın çıkarını herkesin çıkarıymış
gibi göstermedir.
Eskiden Türkiye’de “asıl mesele”
diye söze başlayan, koltuk altı kitaplı, çoğu posbıyıklı abiler
vardı. Sandık çevresinde pek dolaşmaz, “işin
aslı”nı anlatırlardı. Sonra onlar bıyıkları kestiler,
kitapları bıraktılar. Neo-liberalizmin dilini öğrendiler. Etnik ve
mezhep politikalarından kafalarını kaldıramaz oldular. Biz de
demirin tuncuna kaldık.
31 Mart’tan beri en çok İstanbul’u konuşuyoruz. Gerçekten konuşuyor
muyuz? Pazartesi akşamı bunu düşündüm.
Pazar gecesi tablo netleştikten sonra iktidarın açıklamalarını
dinleyip “herhalde kaos
olmayacak” diyenler çoğunluktaydı. Pazartesi akşamı bir
anda iktidar içinde “Pelikancılar” olarak bilinen
“yeni paralel yapılanma” ortaya çıktı. Hani şu
muhtıra gibi bir bildiri yayımlayıp Ahmet
Davutoğlu’nu deviren ekip.
Albayrak’ı “ikinci ve
üçüncü adam” kabul eden grup. Kimi savcılardan
polislere, bürokratlardan gazetecilere adeta “parti
içinde parti” gibi hareket eden hizip.
Karşıtlarının telefonlarını bile dinleyebildikleri, gerektiğinde
yargı eliyle ya da medya araçlarıyla tasfiye edebildikleri herkesin
bildiği sır.
AKP içinde dertleştiğiniz dostlarınız var mı? Biraz eşeleyin
bunlardan nasıl yaka silktiklerini görün. “Bizden”
lafının onlar için ne ifade ettiğini size anlatsınlar.
Sakın önemsiz sanmayın...
Sahi Binali Yıldırım İstanbul Belediyesi başkan
adayı oldu da ilçe belediyelerinin adayları nasıl belirlendi?
Yıldırım’ın çevresinin seçim döneminde il başkanını değiştirmek
istediğini herkes anlatıyordu da neden olmadı? CHP’nin İl Başkanı
Canan Kaftancıoğlu