Siyah ile beyaz. Yakana iğneliyorsun. Yaşarken çekilmiş ama bakışları solmuş gibi. Ölüm, insanın fotoğraflarını da mı öldürür?
Dün bütün Türkiye, Soylu’nun İstanbul Belediyesi için hazırladığı dosyayı konuşuyordu. Ben ise İçişleri bakanının İstanbul’daki semtinde, mafyanın ne boyutta olduğunu gösteren bir dosyayı okuyordum. Nefesimizi yanlış yerde nasıl da tüketiyoruz diye düşündüm.
34 YAŞINDA KATLEDİLDİ
Gazetelerde iki satır bir haber. “İstanbul’da kafeye silahlı
saldırı” diye verilmiş. Bir kişinin hayatını kaybettiğini
söylüyor. Merhum Talat Kaya’nın genç fotoğrafı, veda eder gibi
bakıyor.
Ölüler büyümez ya. Geçen yıl, 1 Haziran’da katledildiğinde, daha 34 yaşındaydı. Perdeciydi. Silah seslerinin geldiği o kafede, Talat, kornişe uzanıyordu. Herkes yere yatarken o havada kaldı. Başından vurulup düştü.
Hayatına bakıyorum...
26 Nisan 1987’de Tunceli-Hozat’ın Geçimli köyünde doğdu. 6’sı kız, 2’si erkek, 8 çocuklu yoksul bir çiftçi ailesinin 4. çocuğu. 1994’te İstanbul Dolapdere’ye göç etmişler. Talat, bir süre sonra ilkokula başladı. Sınıftakilerden büyüktü ve tabii yabancı. Okumak istemedi. Otomobil tamircisinde çıraklığa başladı. Küçük parmaklarıyla ailesini geçindirmeye çalışıyordu.
Askerden sonra, doğduğu toprağa, Tunceli’ye döndü. Halasının kızı Ceylan’a âşık olmuştu. İstanbul’a gelip, zar zor evlendiler. Önce şoförlük sonra perdecide çıraklık. İşi öğrenince kendi dükkânını açtı. Doğu ve Mahir Deniz, iki erkek çocuğu oldu.