Ne kadar bizi anlatıyor? Balzac, 1842’de
“Yaşamda Bir Başlangıç”ında Osmanlı’nın son yüzyılından şöyle
bahsediyor:
“Bakın, mösyö, Türkler nasıldır: Çiftçisiniz, padişah sizi
mareşalliğe atar; görevinizi onun dilediği biçimde yapmazsanız,
yandınız, kelleniz kesilir: padişahın görevlileri görevden alma
biçimi budur. Bir bahçıvan valiliğe yükseltilir, bir başbakan
yeniden çavuş oluverir. Osmanlılar ilerleme ve kademe yasalarını
hiç mi hiç bilmezler!”
Bu sıra çok tekrarlıyorum.
Zira çöküş dönemlerinde liyakat kayboluyor. Birikim terk ediliyor.
İlerlemenin yerini iki göz kırpış arasındaki yükselme alıyor. Çabuk
çıkan, çabuk düşer. Süreç tersine de işliyor.
Evet, Orgeneral Metin Temel’in,
adını doğru söyleyelim, “tasfiyesi”nden söz ediyorum.
Odatv’de Müyesser Yıldız’ın yazdıklarının ötesine
geçmek mümkün değil. 14-15 Aralık’ta “TSK Madalya ve Başarılı
Birlik Ödül Töreni” iplerin koptuğu nokta gibi duruyor. “Afrin
kahramanı” olarak tanıtılan Temel, “Afrin’e bayrak çeken” askerin
de olduğu isimleri öneriyor. Nedense kabul edilmiyor. O da rest
çekip rapor gönderiyor ve törene katılmıyor. Sonunda 2. Ordu
Komutanlığı’ndan alınıp tabiri caizse “olmayan göreve”, Genelkurmay
Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atanıyor. Genelkurmay
kaynakları da Yıldız’ın buradan başlayarak anlattığı kavga
konularını doğruluyor.
Çoğumuz yanlış mı yapıyor?
100 kişiden 99’u Muharrem İnce
ile Erdoğan arasındaki “apolet tartışmasını”
hatırlatıyor. Oysa Temel’in gidişini...